Frankfurt’tan Kütahya’ya çini yolculuğu, Almanya’nın kültür başkentlerinden Frankfurt’tan başlayan anlamlı bir yolculuk, çini sanatının başkenti Kütahya’da son buldu. Edebiyat devi Goethe’nin doğduğu şehirden yola çıkan bu grup sanatla iç içe bir deneyim için Türkiye'nin el sanatlarıyla özdeşleşmiş ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin kadim kentine adım attı.
Ziyaret, T.C. Başkonsolosu İknur Akdevelioğlu ve Eğitim Ataşesi Doç. Dr. Fatih Kılıç’ın destekleriyle gerçekleşti. Çini eğitmeni Ayşe Kurt ve sanat sever kursiyerler, İlkay Kind, Nurcan Karakuş, Fatma Aksoy, Melek Suözer ve Hanife Satır, Kütahya'nın tarihi, kültürel ve sanatsal zenginliklerini yerinde gözleme fırsatı buldu.
Kütahya’ya ulaşıldığında grup üyelerini karşılayan ilk şey, geçmişin izlerini taşıyan bir şehir ve sanatın sabırla işlenmiş dokusuydu. Devlet sanatçısı, çini eğitmeni Ali Kaya tarafından verilen eğitim, çiniye dair bilinen ve bilgileri derinleştiren köklü bir öğrenim sürecine dönüştü.
Renklerin desenlerin ve sabrın sanata dönüştüğü kadim şehrin Kütahya Valisi Musa Işın, Frankfurt’tan gelen çini eğitmeni Ayşe Kurt’u ve beraberindeki kursiyerleri makamında ağırladı. Bu anlamlı ziyarette Kütahya’nın Devlet sanatçısı, çini ustalarından Ali Kaya ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal da yer aldı. Valilik Makamında gerçekleşen sıcak karşılamada, çini sanatının uluslararası düzeyde nasıl daha fazla görünür hale getirilebileceği üzerine fikir alışverişi yapıldı.
Frankfurt’tan başlayan bu yolculuk, Kütahya’da köklerine ulaştı.
Ziyaret boyunca sadece çini değil, Kütahya’nın geleneksel el sanatları - halıcılık, kilim dokumacılığı da keşfedildi.
Gezi sadece sanatsal değil, tarihi ve doğal boyutları ile de zenginleşti; şehitlikler, anıtlar ziyaret edildi, müzeler gezildi, doğa yürüyüşleri, meyve toplama etkinlikleriyle tabiatla iç içe yürüyüş etkinlikleri düzenlendi.
Elbette bu özel etkinliğin gerçekleşmesinde Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal’ın katkılarını anmak gerek.
Kültür ve sanat buluşmaları, ancak vizyon sahibi yerel yöneticiler ve gönüllü kültür elçileriyle mümkündür.
Nihayetinde bu yolculuk sadece çini öğrenmek için değil, emeğin değerini görmek ve estetikle yoğrulmuş çamurun elleriyle şekil vermektir.
Kütahya’da çiniye “ateşte açan çiçekler” denmesi boşuna değil. Bu sanat; toprağın, suyun, havanın ve ateşin birleşmesiyle oluşan bir mucize. Ve tam da bu yüzden insanlarla derin bir bağ kurabiliyor. Topraktan geldik, toprağa döneceğiz. Âşık Veysel’den:
“Benim sadık yârim kara topraktır.”
Sonuç olarak bu anlamlı yolculuk, çiniyle dolu bir kalp ve kültür yolculuğuydu.
Fatma Aksoy
Çini Sanatı Kursiyeri
