ŞAİR İLE TOPLUM — LEYLA İLE KAYS

Müslüm Taş

07-01-2016 23:37

Yaşadığı aşk acısıyla yanan yüreği ve yazarın o yüce sevgisiyle dalga geçenler.

 

Gece karanlıkta oturuyordu yalnız başına, sırtını soğuk duvara dayayıp kan ter içinde ağlıyordu, saçı sakalı birbirine karışmış tozlu masanın üstünde deli gibi karaladığı tomar tomar kâğıtlar. Gözlerinden akan yaşların damladığı beyaz kâğıt parçaları tarihe yenik düşmeye mahkûm destanlar gibi sararmaya başlamıştı.

 

Kays delinin birimiydi Leyla’yı sevdiği için, Leyla’mıydı Kays’ı Mecnuna çevirip çöllere salan, toplumdaki birçok kişi maalesef, aşk için yanıp tutuşan Mecnuna gülüp dalgasını bulan.

 

Makamı büyüktü aşkın, dergâhı geniş

Kaç âşık girebildi bu dergâhın kapısından

Kaç destan yazıldı unutulmayan

 

Ey aşkınla kavrulduğum güzel

Yaşam denen yolda ilerleyen tüccar değilim

Yüreğime hükmeden aşk dergâhına yolcuyum.

 

Gecenin karanlığını bölüp odaya dalan güneş ışıklarıyla birlikte, başını bütün hıncıyla dayayıp uyuya kaldığı masanın üstünde gözlerini araladı şair. Elini uzatıp masanın üstündeki şiir yığınının içinden çektiği şiiri okumaya başladı.

 

Lakin temayül eyler gönlüm sana Rıdvan’ım

Aşk kokan ruhuma aç cennet kapılarını

Duydum ki Şems-i canım cennetinde misafir

İzin eyle divane gönlüm seyretsin canı

 

Can ki biçare canıma sardı dert ile gamı

Sineme vura vura meyil eyledim sana

Zamansız günahsız vurdu felek sillesini

Rıdvan’ım ahmak gönlüm muhtaçtır sana

 

Nice oldu canımın canını ansızın meyt edip

Sevda-zede gönlüme name-ı hicran yazdı Azrail

Canansız sineme hançer saplansa ne fayda

Acı hissetmem, ruhumu misafir etsin Azrail

 

 

 

Temayül———: bir tarafa eğilmek, yönelmek

Rıdvan———–: cennetteki meleklerin başı

Hasret-Keş——: özleyen, hasret çeken.

Hasret-zede—–: hasrete düşmüş, hasrete uğramış.

Name-ı hicran–: hicran mektubu, ayrılık mektubu

Sevda-zede—–: sevdalı, âşık

 

Ayağa kalktı divane şair; cennet bahçesinde düşlediği sevdiğine gülümsüyordu. Anılarla dolu odasına, destanlar yazdığı masasına sırtını dönüp arkasına bakmadan uzaklaştı. Elleri parkesinin cebinde, çenesi göğsüne dönük, ayaklarının asfalt yol ile buluştuğu noktayı izliyordu ağlamaklı gözleri. Yığılıp kaldı şair her gece dertleştiği kaldırımın üstüne, başı dert ortağı kaldırım taşının kucağına düşerken bir kez daha yoldan geçen araçları seyredip gözlerini kapattı.

Hastane koridorunda bağrışma seslerini duyuyor, aşkını sevdasını taşıdığı kalbi yenilmek üzereydi yaşama,

 

Okuduğu şiir son şiir miydi, sevdiğinin gidişinden sonra sustuğu kadar suskundu, üstünde duran doktora bakışları bırak vuslata varayım diye yalvarıyor gibiydi,

Yalvarışları kavuşturamamıştı onu, içinde yaşattığı Leyla’ya. Aşkın arastasında en yüksek makamdaydı

Anlaşılan daha uzun yıllar aşk pazarında yanıp kıvranacak acı çekecekti şair.

 

Yaşam neydi kimlerle doluydu. Kimler aşk için yanan şaire gülüp geçti, kimler unut onu ey aptal diye aşığın suratına haykırdı, kimler servetiyle aşkı yıkıp geçtiğini sandı.

 

Bilmezler ki ‘’ Mecnun Leyla’nın vücudu da dâhil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitirmiştir. Bir gün Leyla çölde onu bulur ama Mecnun aşkından çöllere düştüğü Leyla’sını tanımaz ve “LEYLA BENİM İÇİMDEDİR, SEN KİMSİN ?” der. Leyla, Mecnunun ulaştığı mertebeyi o zaman anlar.’’

 

 

Müslüm TAŞ

DİĞER YAZILARI ÖĞRETİSİ YÜKSEK BİR KİTAP, ‘BİZ OLMAK’ 01-01-1970 03:00 GURBETTE DÜŞLERİM 01-01-1970 03:00 23 NİSAN 01-01-1970 03:00 Öylesi bir ömür ki 01-01-1970 03:00 YENİHAN 01-01-1970 03:00 Yarım Kalmış İki Yaşamın Kısa Hikayesi 01-01-1970 03:00 BEY MAHALLESİNDE 01-01-1970 03:00 Şanlıurfa Yolunda Aşk/la 01-01-1970 03:00 KİBRİT VE MUM… 01-01-1970 03:00 CEVİZ KABUĞU 01-01-1970 03:00