https://www.avrupaolay.com/files/uploads/user/49251.jpg
H-Karşıyakalı
Advert

“Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz!”

20-10-2022 21:04 4360 kez okundu.

 

Antepli bir Usta, Muharrem Usta'nın (Muharrem Şarklı) anılarını yayıyma hazırladığım ve bir yıl önce USAR yayınlarında çıkan, İkinci baskısı da olan “Yüküm Devrimdi – Devrimci Bir Sendikacının Tanıklığı”  kitabını tanıtım yazısı yazacaktım Almanya'da Antepliler Gecesi öncesiden. Tam yazmaya oturdum bilgisayarın başına, Amasra'da Maden faciası, maden katliamı haberi ile irkildim. O gün bu gündür yazamadım. Amasra'da ezildi bir kez daha yüreğim.

Amasra Bartın, Bartın Amasra demek benim için. Yıl 2015, güzelliğine, dostlukta içtenliğine hayran kaldığım bir sahil kenti Amasra. Bartın'ın hem güzel hem de iyi olmayan, Bartın'a yakışmayan anıları, anıların izleri var belleğimde. Bilenler bilir, hatırlayanı vardır. Bartın'da “bindirilmiş kıtalar”ca dört beş kez taşlandık, ama Amasra'da alkışlandık. Taşlansakta biz sevdik Bartın'ı. Çünkü küstürmedi Bartın bizi, yüzünü asmadı bize, kaşlarını çatmadı, yollarını kapamadı. Ama Amasra'yı daha çok sevdik. Deniz gibidir Amasra'nın yüzü. Amasralının gözü denize bakar. Maviye maviye çalar gülüşü Amasralının. Yıllardır denizine, sahiline, doğasına, kısacası yaşam alanına sahip çıkma mücadelesini kararlıca yürütüyor Amasralılar. Amasra Bartın, Bartın Amasra. Çünkü Amasra Bartın'ın incisi, gözdesi. Alkışlandığımız bir kent Amasra.

Bugün acının kenti. Acının kara bir bulut gibi üstüne çöktüğü bir kent. Yaşamak için çalışırken ölüyor insanlarımız, ölmek için çalışıyor gibi işçi sağlığı, işçi güvenliği önceliksiz olan bir kara düzende. „İş sağlığı, iş güvenliği” diyorlar ya hani. İşin sağlığı, işin güvenliği patrondan, sermaye sahiplerinden yana, onların çıraklarını gözeten bir tanımlama. İşleri kendi çıkarları doğrultusunda sağlıklı, güvenli olsun isterler hep. İşçinin sağlığı, can güvenliği onların umurlarında bile olmaz. Patronlar, sermaye sahipleri işçiyi değil, işçinin işini severler. Onlar için ne kadar yararlı ise o kadar severler. Bu nedenle hemen her gün iş yerlerinde, iş başındayken iş cinayetlerinde işçiler can veriyor. İşçilerin sağlığı ve güvenliği için en az yatırım, en az tedbir alıyorlar. Maliyeti düşürmek denince patronların akkıllarına işçi ücretlerini azaltmak, işçi sayısını azaltmak, az işçiyle daha çok üretim yapmak, işçilerin sağlığı ve güvenliği için yapılması gerekenleri kısmak geliyor. Doğru olan çalışan işçinin sağlığı, işçinin güvenliği olmalı. Böyle olmadığı için her ay yüzü aşkın işçi yaşamak için çalışırken ölüyor, yaralanıp sakat kalıyor.

Amasra'da maden ocağında yaşananlarda bunun örneği. Son 20 yılda maden ocaklarında 1990 işçi yaşamını yitirdiği resmi verilen rakamlar. Madenci hastalığı, “Meslek hastalığı” nedeniyle ölenler bu verilerin dışında. "Bir kilo kömür bir ömür!". Çalışırken bu kaçıncı ömür, bu kaçıncı ölüm. Bugün Amasra ya yarın...? Yüzlerindeki kömür karası ölüm karası oldu yine onlarca işçinin. „Kara elmas diyarı“ ölüm diyarı oldu bu kez Amasra'da. Dedikleri gibi “Hiçbir kömür ısıtamayacak, babaları madende can vermiş çocukların yüreğini”. Gel gör ki, “Ama benim memleketimde bugün, / İnsan kanı sudan ucuz. / Oysa en güzel emek insanın kendisi. / Kolay mı kan uykularda kalkıp / Ninniler söylemesi” dediği gibi Ruhi Su'nun.

Amasra'da yaralandı yüreğimiz bugün, Amasra'da yandı kavruldu. Neylersin, Zonguldak'ta bir madenci şöyle demişti; "Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık. Aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıda açlık kesin". İşte değişmesi gereken bu "yazgı", bu çark. Fıtratla, kaderle açıklanacak bir durum değil, bu çarkın dişlileri öğütüyor işçilerimizi. Şu tedbirsizlik, bu ihmal, şu rapor, bu veri, hepsi faso fiso. Kapitalist sistemin vahşi çarkı azami kar hırsı üzerinde kurulmuş dönüyor. Döndükçe her gün hemen her yerde işçiler ölüyor/öldürülüyor. Kırılsın bu çark, değişssin bu düzen diye öfkelenmek, yumruğunu sıkmakta yetmiyor. Birer birer değil hep beraber, hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için deyip üretimden gelen gücümüzü örgütleyip karşısına dikildiğimizde değişir bazı şeyler. Değiştiğini görürüz o vakit. Başka çaresi yok, duymazlar sesini işçinin. Çünkü, ölünce haber oluyor işçiler, direnince haber oluyor sadece. Adaleti sağlayacak kendi gücü işçinin emekçinin, kendi vicdanı, kendi bilinci.

Bugün Amasra, "Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar.

Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm,

İçimde cesetler ve daha ölmemişler var" dediği gibi Metin Altıok'un. Dün Zonguldak, Soma, Ermenek, Kozlu, Şırnak, Şirvan, bugün Amasra. Daha daha önceleri, öncekileri de var. Her ölümün ardından konuşuldu tartışıldı, yazıldı çizildi ve geçildi. Hafıza kaybı yaşar gibi yeniden yeniden eski defterler açılıp kapanıyor, her açılıp kapandıkçı hafızalardan bazı şeyler silinmeye çalışılıyor sanki. Bugün de Amasra üzerine konuşulup tartışılıyor, yazılıp çiziliyor. Kimin ya da kimlerin gazabına uğrayacak bilinmez ama tarihin gazabından kurtulamazlar bildiğimiz. Herkes hafıza kaybı yaşasa da işçi sınıfının hafızasından silinmez hiçbir şey.

Bartın Amasra'da madende yaşamını yitiren maden işçisi Yasin Çelik “Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz!” diye yazıp paylaşmıştı ölmeden önce madenci tulumuyla resmini sosyal medyada. Güneşli güzel günler için, umutlu ve aydınlık günler için karanlığa kazma vuranlar var. Acımızı dindiren, acılara tutunarak yaşama çabası verirken dayanma ve direnme gücü veren de bu işte.

Acınızı yaşıyor, yasınızı tutuyoruz kara düzene, yaşamak için çalışırken ölmelere dur demek için Amasra - Bartın.

Neler Söylendi?