Şanlıurfa Yolunda Aşk/la

Müslüm Taş

07-01-2016 23:36

Sıcağın kavurucu kucağında gökyüzünden inecek mutluluğu bekliyordum. Saatler ağır adımlarla ilerleyip gündüz geceye teslim olurken kalp atışlarım hızlanıyordu. Leyla ile Mecnun’un, Kerem ile Aslı’nın, Mem ile Zin’in, Ferhat ile Şirin’in gizemli zamanlarında geziyordu düşlerim.

Sevgilinin gürleyerek gökyüzünden süzülüp yeryüzüne inen kokusuyla tertemiz aşkların zamanından uyandım. Elinde valiz yüzlerinde gülücükler sevgilim sevdiğim şehir Gaziantep’i onurlandıran misafirlerin mutluluğuna şahit oldum. Biliyordum onlarda bu şehri benim kadar seveceklerdi ve seviyorlardı.
Son yolcu yüreğinin bütün güzelliği bakışlarına yansıyarak yöneldi bu şehre, kalp atışlarım daha da hızlanmıştı, ondan önce inen kokusuyla ayakta durabiliyordum. Sıcacık bakışı ile beni kucakladı. Mutluluk gözyaşlarını silip tarih kokan misafirperver Gaziantep’in sıcak kucağına o gece sığındık.

Ey aşkınla kavrulduğum güzel şehir
Bu gün sevgiliyle daha da güzelsin

Ey göbeğinde zevkle yaşlandığım şehir
Bırak doğduğum şehri sevgiliye sunayım.,

 

Asfalta vuran güneşin sıcaklığı okşarken yüzümü tarihi ipek yolunda ilerleyen tüccar değildim. Doğduğum şehrin dergâhına âşık yolcuydum, yanımda sevdiğim.

Birecik; göçebe kelaynak kuşlarının vazgeçemediği sıcak barınak, anılarımı sakladığım ilçe bu defa sana yalnız gelmedim. Fırat köprüsüne yaklaşırken elerim sevgilinin elini sıkıca kavradı. Arabanın camından bütün ihtişamı ile Fırat nehriyle öpüşen Birecik kalesi bir tablo gibi karşımda duruyor.

Köprüden geçerken nehir kenarında kendircileri, dar sokaklarından geçerken gözüme takılan boş arsalarda tezgâh açıp kilim dokuyan kadınları arıyorum düşlerimde kalan.
Tünelin üstündeki evleri seyredip tünele ulaşmadan ilçe merkezine doğru ilerledik.

 

Hamamları ve ayakta dimdik durabilen camilerini aşıp Urfa kapısının o muhteşem hikâyesiyle tanıştırdım sevdiğimi. Bakırcılar ve at nalı üreten demircilerin birbirini tamamlayan müziksel sesleri arasından 1985 yıllında çırak olarak çalıştığım son kez masureyi sardığım terzi Halil’in terzi dükkânını yerinde bulamayınca hayal kırıklığına uğradım.
Kale altındaki boş meydana park ettiğim arabama yaklaşırken çocukluğumda bu meydanın at arabalarının park ettiği ve direkçiler pazarı olarak kullanıldığı hayal meyal düşlerimde canlandı. Çocukluğumu özlüyordu kabaran yüreğim.

 

Sen hayatımın en tatlı anıları
Eski sinemaya sırtını dayayan evim
Karşıyaka da ziyaret ettiğim dayım
Geride kalan acılarım, sevinçlerim

Birçok anılarımı bıraktım sende
Hasretinle buruk her an bir yanım
Şimdi sevdiğimle kucak açtın bana
Seni benim kadar sevdi, sevgili

Zamanın tutsaklığı mı?
Yaşamın yorgunluğu mu?
İçimdeki çocuğun çaresizliği mi?
Burnumun dibinde sana geç kalışım

Hanların hamamlarınla,
Tarih kokan dar sokaklarınla
Güzel yürekli sıcacık insanlarınla
Ey kalbinden öptüğüm Birecik
Sevdiğimin sıcak kokusunu alıp gözlerinin içindeki mutluluğa sığınarak tarih kokan güzel ilçemi bir tarafında Fırat nehri diğer tarafında bütün ihtişamı ile Birecik kalesi olan yoldaki hayrattan şifalı suyumuzu içtikten sonra kelaynakları selamlayarak Halfeti ilçesine doğru yolla çıktık.

Fıstık ve zeytin ağaçları, üzüm bağlarını seyrederek ilerliyorduk. Yol üstündeki köylerin içinden geçerek yeni Halfeti’de verdiğimiz çay molasından sonra süzülerek indiğimiz dar yoldan tarihin adım izleri ile kaplı tarihi ilçemizde yüzlerce yerli yabancı turistin ilçeye yoğun ilgisini görmekten haz aldım.
Buram buram tarih kokan işletmelerinde en güzel şekilde ağırlandık. Güler yüzlü ilçe sakinlerinin sıcacık kucaklaması huzur veriyordu. Misafir olduğumuz ilçenin en yüksek yerlerinden biri olan yerleşkenin önüne park ettik aracımızı. Fırat nehrinin berrak kıyısında tahta iskelelerde kurulan balık sofraları, göbeğine kadar Fırat nehrinin sularına gömülmüş ilçenin tarihi camisi, nehir suyunun iki tarafına açılan asma köprü bütün ziyaretçileri olduğu gibi bizi de büyülemişti.

Suna’nın yerinde yapılan o mükemmel kahvaltıdan sonra Osmanlı mimarisinin ince işçiliği ile renklendirilen iskeleden ayrılmak üzere olan tekneye binip Fırat nehrinin berrak sularında tarihe doğru aktık bir grup yerli yabancı turist ile. Tekne ilerlerken halaylar horonların eşliğinde müzik sesi birden kesilerek mikrofondan ilçeye özgü şivesiyle tur rehberi konuşmaya başladı. Nehir kenarındaki dik yamaçta bulunan mağarayı göstererek KIZ MAĞARASI olduğunu belirtikten sonra efsaneyi anlatmaya başladı. Yaşanan zamanda gücün ve kuvvetin tek sahibi olan kralın kızı bir çobana âşık olmuş. Sanırım kral aşka hükmedemeyip kızını bu mağarada hapsetmiş. Kralın kızı uzun süre bu mağarada hapis kalmış. Mağaranın bulunduğu yerde kral ailesi ile bir müddet yaşamış.

 

Ey aşk; ne hükümdarlar gördü deli yüreğin
Zindanlarda çürüse de bu çaresiz bedenin
Kalbini hapsedemedi zamana hükmedenler

 

Kısa bir süre sessiz kalan mikrofondan gelen ses Rum kale’ye yaklaşıyoruz diyerek Rum kale’nin o eşsiz ruhani atmosferine alıyor hepimizi. İsa’nın havarilerinden Yuhenna’nın incili burada çoğaltması Gaziantep’in Yavuzeli ilçesi ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine komşu olan Rumkale’nin giriş kısmına yaklaşan tekne adeta bizi zamanın ilahi bir boyutuna götürüyordu. Sarp kayalıklar ve doğal güzellikleri, manastır ve kiliseleri ile Rumkale’yi geride bırakarak ilerliyor tekne.

 

Sen tarihin göbeği Rumkale
Medeniyetin beşiği sen
Kollarımda sevdiğimle
Zamanından akıp giderken, elveda

Tamamı sular altında kalan Savaş köyüne yaklaşıyor tekne, sessiz insansız bir köy, minaresi dimdik ayakta duran sulara gömülen camii ve evlerin birçoğu sulara gömülmüş. Hüzün kaplı yüreğimizle sessizce tekne ile gezdiğimiz Savaş köyünden ayrılarak Halfeti’nin Fırat nehrine bakan evlerini seyrederek iskeleye yanaşıyoruz.

Tahta iskelede kurulan masada unutulmaz balık ekmek keyfinden sonra çaylarımızı yudumlayıp gecenin geç vaktiyle yarın yola çıkmak üzere Rumkale, savaş köyü, kız mağarası ve adım adım Halfeti’nin bütün güzelliklerini ve o eşsiz atmosferinin verdiği duygular ile odalarımıza çekiliyoruz.

Sekiz binyıllık tarihiyle peygamberler şehri
Tufanın onsekiz şehrinden biriydin

Harran üniversitesi ile tarihte ilk
Kültürün merkezi oldun.
Ciğer kebabınla, çiğ köftenle,
Sıcakkanlı güzel insanlarınla
Hamamların, tarihi evlerinle

Kurtuluş efsanenle dünyaya başın dik
Şanlı tarihinle Şanlıurfa’m

Birçok dine ev sahibi oldun
Zalim Nemrut’un İbrahim’i
Attığı ateşin su, odunların balık oldu,
Kucak açıp İbrahim’e
Halil-u rahman oldun

Şanlıurfa’m işte kalbindeyim, insanlığa kucak açan yüreğinden öpüyorum.

Yoğun trafikte duraksadığımız ışıkta arabanın camından motosikletli gence sorduğumuz adresin tarif edilmesini beklerken, gencin istikametini değiştirerek bizi uzun ama kestirme yoldan adrese götürmesi karşısında duygulandık. Misafirlere kucak açmanın en güzel örneğiydi.

Kervansaray konuk evinde Vecdi OKUDUCU üstadın sıcak karşılamasından sonra konukevinin tarihi büyüsünde Urfa’nın simgesi olan sıra geceleri nin büyülü atmosferiyle,
Urfa sıra gecelerinin kültürel ve dayanışma içerikli olduğunu ilim ve irfan, kültür ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığını, sıra gecesini düzenleyen ev sahibinin misafirlerini kapıda karşılayarak Şanlıurfa misafirperverliğini sergiledikten sonra zengin Şanlıurfa sofrası yemeklerinden çiğköfte ve tatlılarının tanıtımının yapıldığını, yöreye özgü folklor ve müzik eşliğinde eğlence düzenlenen bir lobi olduğunu öğreniyoruz.
Şanlıurfa kültür ve geleneklerini yaşatmak için harcadığı çabaları, sesi, yorumuyla gönüllere taht kuran Vecdi Okuducu hocama verdiği bilgiler için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Kervan saray konuk evinin büyülü atmosferin de tadına doyamadığımız sohbetin ardından Halil-u rahman gölü ve Nemrut’un zulmüne sessiz kalmayan kızı Anzılha’nın dergâhına doğru yola çıkıyoruz.

Yöresel elbiselerin sergilendiği tarihi dokuya sahip çarşıdaki dükkânların arasından geçerken yöreye özgü aldığımız şalı dükkândaki tezgâhtar kızın ustaca sevgilinin başına bağlamasıyla Şanlıurfa’yla daha da bütünleşmiştik. Tabi ki Şanlıurfa sofralarının lezzet kaynağı olan Urfa isotunu ve salçasını almadan çıkamazdık
Ateşi suya, odunları balığa dönüşen gölün etrafındaki çay bahçesinde demlik tadında içtiğimiz çayı yudumlarken, karşımızda Hz. İbrahim’in göle atıldığı Urfa kalesi bütün ihtişamı ile bizi ilahi varlığına çekmişti.

Kıyısındayım zamanın
Kendimde değil sendeyim
Zaman alıp çekti içine beni biliyorum
Sevgilimle birlikte zamanındayım

Halil-u rahman kadar ilahi
Harran’da kümbet evlerinde
Kan ter içinde çaylarını yudumlayan
Tarım işçileri kadar tertemiz

Zaman akıp gitmekte biliyorum
Seni alıp götüremem gittiğim şehre
Tarih kokan insanlığın merkezi Şanlıurfa’m
Kalbimin en güzel köşesindesin bilesin

Adım adım gezdiğimiz Şanlıurfa’nın büyülü sokaklarından dinlenmek için bize tahsis edilen eve doğru ilerledik. Huzur içinde ertesi sabah erken Gaziantep yolculuğu için hazırdık.

Elveda Şanlıurfa’m sana döneceğim günü sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Müslüm TAŞ -

DİĞER YAZILARI ÖĞRETİSİ YÜKSEK BİR KİTAP, ‘BİZ OLMAK’ 01-01-1970 03:00 GURBETTE DÜŞLERİM 01-01-1970 03:00 23 NİSAN 01-01-1970 03:00 Öylesi bir ömür ki 01-01-1970 03:00 YENİHAN 01-01-1970 03:00 Yarım Kalmış İki Yaşamın Kısa Hikayesi 01-01-1970 03:00 ŞAİR İLE TOPLUM — LEYLA İLE KAYS 01-01-1970 03:00 BEY MAHALLESİNDE 01-01-1970 03:00 KİBRİT VE MUM… 01-01-1970 03:00 CEVİZ KABUĞU 01-01-1970 03:00