https://www.avrupaolay.com/files/uploads/user/86513.jpg
Kübra Keçeci
Advert

YAS PSİKOLOJİSİ

26-04-2023 12:02 1715 kez okundu.

 

Herkese Merhabalar,

Bu yazımda sizlere biraz yas psikolojisinden bahsetmek istiyorum. Özellikle son dönemde ülkemizde yaşanan üzücü deprem sonrasında, başka bir konuyu kaleme almaya elim varmadı. Bu yazının amacı, yüreğimizin derinlerinde hissettiğimiz ve hissetmeye devam ettiğimiz bu acının, yaralarını sarabilmeye katkıda bulunabilmek için.

Konuya deprem örneğinden, dolayısıyla ağır kayıpların yaşandığı bir örnekten başladım ancak ne yapılması gerektiğine geçmeden önce biraz yas kavramından ve öneminden bahsetmek istiyorum sizlere.

Yas, bireyin sevdiği bir kimsenin veya bir nesnenin kaybından sonra yaşadığı duygusal ve davranışsal süreçlerin bütünü olarak tanımlanır. Yani aslında sadece sevilen birinin ölümü değil, sağlık kaybı, iş kaybı, boşanma, bazen taşınma, göç etme ve benzeri gibi durumlar da kendi içlerinde kayıp taşırlar ve dolayısı ile kendi şiddetleriyle orantılı bir yas sürecine eşlik ederler.

Kişide yas sürecinin aşamaları genellikle sırasıyla, kişinin kaybını kabul etmekte zorlandığı ve inkar ettiği, ‘neden bu benim başıma geldi?’ gibi soruları yönelterek öfke ve kızgınlık belirtileri gösterdiği, yaşadığı duygu yoğunluğunu hafifletmek amacıyla çevresi veya dualar ile pazarlığa giriştiği, bu aşamadan sonra kişide depresyon evresinin başlaması ve en son kabullenme aşamasının gerçekleşmesi ile ilerler. Tabiki yas sürecinin aşamaları, bu aşamaların sırası ve süresi bireyden bireye farklılıklar gösterir.

Yas sürecinde görülen tepkiler arasında,

Bedensel (bedensel ağrılar; baş ağrısı, göğüs kafesi sıkışması, nefes darlığı, bulantı, kusma, ishal, çarpıntı, vücutta gerginlik ve kasılmalar, halsizlik ve yorgunluk),

Duygusal (ölümü inkar etme, yoğun özlem, üzüntü, güvensizlik, çaresizlik, karamsarlık, aklını yitireceği veya delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, duygularda donukluk yaşama/ hiçbir duyguyu hissedememe, geleceğe karşı umutsuzluk),

Ruhsal (ölen kişi ile alakalı rüyalar görme, hayalini görme, sesini duyma, onun halen var olduğunu hissetme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama),

Bilişsel (ölen kişiyi ve ölümü düşünmeye engel olamama, sıklıkla kendini suçlama ve kendine kızma, pişmanlık, ölüm anını tekrar tekrar hatırlama ve zaman zaman bunu yaşama, kararsızlık, dikkat toparlamakta zorluk, bellek sorunları)

Davranışsal (amaçsız bir aşırı hareketlilik, duyguyu bastırmaya ve kaybın acısından kaçınmaya yönelik davranışlar sergileme, insanlardan uzaklaşma ve görüşmek istememe, ölen kişinin eşyalarına, bulunduğu yerlere aşırı yönelme veya bunlardan uzak durmaya çalışma, mezara sık gitme veya gidememe, alkol ve/veya ilaç kullanma) gibi belirtiler sayılabilir.

YAS SÜRECİNDE PROFESYONEL BİR DESTEK ALINMALI

Bu süreçte en önemli şey, kişinin sağlıklı bir yas süreci atlatması gerektiğidir. Sağlıklı bir yas sürecinin de, kaybı unutmaya yönelik değil, bu durumla alakalı kendi duygularını kabul etmesi, başa çıkabilme stratejilerinin geliştirilmesinden geçtiği bilinmelidir. Burası çok önemli bir nokta, çünkü birçok kişi yasta olanlara iyi geleceğini düşünerek, farkında olmadan duygularını bastırmasına, yok saymasına ve unutturmaya çalışmasına yönlendirebilir veya kişinin bunu kendisi de yapabilir. Burada konuyu biraz daha açmak ve sizleri biraz eskiye götürerek bu davranışların sergilenmesinin altında yatan önemli faktörlerden birine değinmek istiyorum.

Yaşamımızın erken dönemlerinden itibaren bizlere bir şeyleri nasıl elde edeceğimiz öğretiliyor ancak onları kaybettiğimizde ne yapacağımız öğretilmiyor. Bir çocuk ağladığında, çoğu zaman hemen susturulmaya çalışılır, eline oyuncak vererek ağlamasının durması amaçlanır veya dikkati başka yere çekmeye çalışılınır. Bu davranış sergilenirken en başında çocuğa ağlamamalısın, üzülmemelisin mesajı verilir ve farketmeden -negatif- duyguların yok sayılmasına, bastırılmasına neden olunulur. İşte yetişkinlikte de bu durum devam eder ve yas sürecindeki kişilerin çevresindekiler de aynı hataya düşerler. Genellikle üzüntülü, yas durumlarında bununla yapıcı bir şekilde başa çıkmaktansa, toplum, kişinin onu aşması gerektiğine teşvik eder; üzgün hissetme(!), kaybettiğin şeyin yerine bir şey koy, kendini oyala, güçlü ol. Halbuki yastaki kişiler anlaşılmak ve duyulmak isterler. Ancak bu şekilde duygularını çözümleyebilirler. Tabiki bu, ağır yas sürecinde profesyonel destek alınması gerektiğine dair de bir mesajdır.

Bu nedenle, çevrenizde yas sürecinden geçen birileri var ise, onların acısını azaltmak için “kayıpla ilgili güçlü kalınması, hissedilen yoğun duyguların dışa vurulmaması” gerektiği yönündeki telkinlerden kaçının. Doktor kontrolü dışında herhangi bir sakinleştirici veya keyif verici müdahalelere yönlendirmeyin, konu hakkında konuşturmaya zorlamayın veya konuşacak olduğu zaman anlatmasına izin verin, sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi konusunda destekleyin ve en önemlisi bu süreçte bir uzmana (psikolog/psikiyatrist) yönlendirin.

Unutmayın ki yanlış bir destek, kişinin yaşam kalitesinin daha da düşmesine ve/veya intihar gibi çok daha uç noktalara sürüklenmesine neden olabilir.

 

Sağlıcakla kalın,

Psikolog Kübra Keçeci

Neler Söylendi?