AA'nın 3 bölümlük dosya haberinin ilk bölümünde dünya genelindeki kuraklık tehdidi, kuraklıktan en fazla etkilenen bölgelerdeki durum ve geleceğe dönük projeksiyonlar ele alındı.
İklim değişikliğinin tetiklediği ve etkisinin uzun vadede hissedildiği kuraklık, başta tarım, sağlık, ekonomi ve enerji olmak üzere birçok sektörü yakından ilgilendiriyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi kapsamında hazırlanan "2022 Kuraklık Rakamları" raporuna göre, kuraklık dünyada her yıl 55 milyon kişiyi etkiliyor. 2000-2019 döneminde 1,4 milyar kişinin hayatını zorlaştıran kuraklık, selin ardından, etkilenen insan sayısı bakımından ikinci afet olurken, son 100 yılda 10 milyondan fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı.
Karbon yutağı işlevi gören ekosistemler, 6 kıtadan 5'inde tespit edilen aşırı kuraklık nedeniyle karbon kaynaklarına dönüşürken her yıl 12 milyon hektarlık alan, kuraklık ve çölleşme nedeniyle kaybedildi ve kuraklıktan etkilenen bitkilerin sayısı son 40 yılda 2 katına çıktı. Avustralya'da 2019 ve 2020'de aşırı kuraklığın yol açtığı orman yangınları nedeniyle yaşanan habitat kayıplarıyla beraber yaklaşık 3 milyar hayvan öldü veya yerinden edildi.
Kuraklıkla birlikte su kıtlığı, deniz seviyesinde yükselme, mahsul kaybı ve aşırı nüfus artışı gibi faktörlere bağlı olarak dünya genelinde 2050'ye kadar 216 milyon kişinin göç etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Küresel sıcaklık ortalamasının 2100'e kadar sanayileşme öncesi döneme göre 3 derece artması durumunda, kuraklık kayıplarının bugüne kıyasla 5 kat fazla olacağı öngörülüyor.
"Emisyonları sıfırlasanız bile iklim değişikliğinin etkileri en az 100 yıl sürecek"
AA muhabirinin konuya dair sorularını yanıtlayan Tatlı, kuraklığın sadece yağış azlığı olarak değil sosyo-ekonomik ve biyofiziksel etkilerinden dolayı bütüncül yaklaşılması gereken bir sorun olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İklim değişikliğiyle birlikte küresel boyutta değişimler yaşandığını, dolayısıyla gelecekteki olası iklim senaryolarına dair belirsizliklerin de arttığını dile getiren Tatlı, iyileşme yaşanabilmesi için tüm ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Tatlı, "Eğer belli bir eşiği aşarsanız daha sonra emisyonları sıfırlasanız bile iklim değişikliğini engelleyemiyorsunuz. Şu anda o aşamanın geçildiği konusunda bilim insanlarının büyük çoğunluğu hemfikir. Artık emisyonları sıfırlasanız bile iklim değişikliğinin etkilerinin en az 100 yıl süreceğine dair çok yeni çalışmalar var." dedi.
Türkiye'nin de bulunduğu kuzey yarım kürede deniz ve kara dağılımı karmaşası nedeniyle iklim değişikliğiyle birlikte hidrolojik döngünün hızlı olduğunu ve bazı bölgelerde yağış artışı, bazı bölgelerde ise kuraklık görüldüğünü aktaran Tatlı, şöyle devam etti:
"Akdeniz Bölgesi, Kuzey Afrika, Orta Doğu kuraklığa çok fazla maruz kalıyor ve iklim değişikliğine en hassas noktalar yani dünya 1 yaşıyorsa biz 1,5-1,6 yaşıyoruz. Dolayısıyla bu bölgelerde büyük kuraklıklar bekleniyor, meteorolojik açıdan baktığımız zaman da modeller bize yüzde 30 yağış eksikliği gösteriyor. Bu, sosyo-ekonomik sorunlara da yol açacaktır ki bunun da başta geleni iklim göçleridir. Ne yazık ki bu iklim göçleri Türkiye üzerinden olacaktır ve bu göçlerden çok zarar göreceğiz. Sadece Kuzey Afrika ve Orta Doğu'dan 500-600 milyon kişinin kuzeye göç etmesi bekleniyor."
"Uzun ve orta vadeli stratejiler belirlememiz gerekiyor"
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasıyla dünyanın bazı bölgelerinde var olan gıda tedariki sorununun daha da derinleştiğine dikkati çeken Tatlı, hızlı ve kontrolsüz nüfusun artışının ortaya çıkardığı talep fazlalığının da iklim değişikliği, su kıtlığı ve tarımsal kuraklıkla birleşerek özellikle Akdeniz'e kıyısı olan Fransa, İspanya, İtalya ve Türkiye'nin yanı sıra Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da da kuraklığın etkilerini artırabileceği uyarısını yaptı.
Kuraklığın etkilerini azaltmak için hem bölgesel hem de küresel boyutta işbirliği çalışmaları yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Tatlı, şunları kaydetti:
"Küresel işbirliği ve risk azaltma planları yapmak gerekiyor. Bu, çeşitli ülkelerle işbirliği ve çeşitli fonlardan paralar sağlanarak da olabilir. İklim değişikliğiyle birlikte gelişmiş ülkeler ki bunlar daha çok da iklimi bozan ve bunun etkilerine en çok maruz kalacak ülkelerdir, bir fon oluşturuyor ve az gelişmiş ülkelere karşılıksız paralar sağlanıyor. Bu fonlar kullanılarak risk azaltma planları yapılmalı. Uzun ve orta vadeli stratejiler belirlememiz gerekiyor. Bu stratejilerin açık ve net olması, kurumların da belli olması gerekiyor."
Pasifik Okyanusu'nun tropikal orta ve doğu bölümünde her 2 ila 5 yılda bir oluşan El Nino hava olayının, Pasifik Okyanusu'na kıyı ülkelerle Afrika, Orta Asya, Amerika ve Kanada'da sıcaklığı artırarak kuraklığa yol açtığını bildiren Tatlı, bunun sonucunda da ekonomik kayıplar yaşandığını sözlerine ekledi.