Köy Enstitüleri deyince;
„Aydınlık“ bir Türkiye gelir aklıma.
Kalkınmış bir Türkiye gelir aklıma.
Rahmetli babam Eğitmen Ali Erdem gelir aklıma.
Köy Enstitüleri‘nin tarihsel gelişimi açısından Malatya Akçadağ‘ın çok önemli ve özgür bir yeri var. Malatya/Akçadağ, 1936 yılında ilk Eğitmen Kursu‘nun 1937 yılında İlk köy Öğretmen okulu‘nun açıldığı yerdir.
Malatya -Akçadağ, Köy Enstitüsü, ise projeleriyle ve uygulamalarıyla diğer Enstitülere örnek oluşturmuştur. Kaynak. Eğ.Ali Erdemin hatıralar.
Biraz kül, biraz duman işte köy Enstitüleri‘nin sonunu böyle bir tablo ile noktaladılar. Silinip gitti o koskoca müesseseler.
Oysa Türkiye yeniden kurulmaktaydı. Temeline su bağlamış koca ülke, yüce ulus yeniden yapılacaktı.
17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş tarihidir.
20 lira ücret (yani maaş) 20 yıl mecburi hizmet yükümlülüğünü kabüllenmiş gençlerin harmanıdır köy enstitüleri...eee
„ Aynı yolda, aynı emek
Gönüllerde bir tek dilek
Türk köyünü önde görmek“
Arzusu ile çırpınan vatanperverlerin yuvası idi köy enstitüleri.
Nerede ise bir kez daha kaybolmaya doğru yönelmiş bilmem kaçıncı
Türk devleti, yüce Atatürk‘ün dehasıyla vucut bulup yeniden doğarak Cumhuriyeti ilan ettikten sonra, enkaza dönen Anadolu, da devam etmekte olan,„Menemen, Koçgir, Şeyh sait ve Dersim“ isyanları çağı yakalamamızı askıya almış, ama meselelerimiz tıpkı bir gemi misali daha da derinlere gömülmüştü.
Hele Gazi Mustafa Kemal Paşamızı erken kaybetmemiz ilke ve inkilapların önüne kocaman bir takoz koyulmuştu. İktidara gelenler yönlerini Ankara, İstanbul, İzmir gibi ve mamur şehirlere, yanı Batı‘ya çevirmiş sırtlarını ise
Doğu ve güneydoğu Anadolu‘ya döndürerek oraları ihmal etmişler, böylece
bu günkü tabloların doğmasına sebep olmuşlardır.
Yolsuz, okulsuz, sanayisiz onbinlerce doğu köyleri doğanın vahşi bağrında
kaderlerinin tesadüflerine terk edilmiş, memleket sevgisini bile hissedemeyen,
okur yazar olmayan, bu nedenlede vatandaşlık görevini öğrenmemiş daha acısı
Türkçe konuşmaktan mahrum bir „yığın“ haline getirilmişti.
Görülen tablo bu iken, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve Milli Eğitim
Müdürü İsmail Hakkı Tonguç adında iki vatanperver ortaya atılmış ve milletin
çıkış yollarını arayarak bulmuş ve 3803 ve 4872 sayılı yasaları İsmet İnönüye
enpoza ederek 20 tane köy enstitüsünü birden açmışlar..
İşte bu okullardan biri olan, bütün Anadoluya hizmet veren Malatya-Akçadağ
Köy Enstitüsü,dür. Rahmetli babam Eğt. Ali Erdem bu okulun kuruluşunda
uzun müddet Eğitmen olarak Öğretmen adaylarını yetiştirmiştir.
ANADOLUDA, Kİ KUŞ UÇMAZ KERVAN GEÇMEZ DUMANLI KÖYLER.
Köy enstitülerine,alınan öğrenciler‘in % 90‘ı Köylü çoçuklarından oluşmakta idi. Bunun tek sebebi de ATATÜRK‘ün dediği gibi köy hayatına intibak etme konusudur. Köyünden çıkıp, seneler sonra tekrar köyüne Öğretmen olarak dönen genç, elbetteki köy yaşamını hiçte yadırgamayacak ve doğup büyüdüğü
o köyde anasının pişirdiği her şeyi benimseyerek yiyecektir..
Bu okullarda yetişen genç Öğretmen ezber bilgiler yerine, kuvvetli olan fikirler kazanarak köyüne dönecek ve 20 lira maaş ve 20 yıl mecburi hizmet
ile kendisini bu davaya adamıştır.
Köy Enstitülerinden mezun olan Öğretmenlerin tamamıda bir sanatın sahibi idiler...Kimi demirci, kimi kalaycı, kimi marangoz ve yapı ustası idi. Kimi nalbant, kimi tarım uzmanı idi.
Kimileri de gerçekten uzman sağlık memuru olarak yetiştirilmişti.
O nedenledir ki; herköy ve mezrada bir Öğretmen varken, bölgelere ayrılmış
yerler de bir sağlık merkezi açılmış idi. Her köy okulunun birde atölyesi
mevcuttu. O atölyeler oradaki öğretmenin sanatına göre alet ve edavetle donatımlı idi. O köylerde ki atölyeler yalnız o köye ait değildi. Türüne göre
civar köylerinde isteğine cevap veriyordu ve ücrete tabi değildi..
İşte bu donatımla mezun olan genç Öğretmenlerimizden 1800 kadarı doğuya ve güneye yollanmıştı... Şimdi o genç Öğretmenlerin gittiği köyleri bir incelemek mümkün olsa, bir tek vatan haini teröristin oralardan çıkmadığı görülecektir... O köylerin iyi bir düzen içinde oldukları da tesbit edilecektir.
Bu genç Öğretmenlerin ulaştığı köylerde yıllarca dumanlar tütmüş, İstiklal
marşımız söylenmiş, Bayraklar göndere çekilmiş, o köylerde ki saygın köylülerimiz nemli gözlerle saygı duruşuna geçmişlerdir.
Bakıyorum bugün aynı köylere gidecek Öğretmen bulunmuyor, bayraklar köy
semalarından kayboldu. Milli marşımız artık kayalıklarda yankı yapmıyor.
Yaşlı köylüler gene okullarında artık milli destanlar dinleyemiyorlar.
Şimdi ise tüm köylerimiz, mezralarımız okulsuz ve o köylerde ki okul binaları
Turuva harabeleri gibi harap, kapı ve pencereler, kırık, köpeklerin, kedilerin
doğum evine dönüşmüş ve de köylüler çoçukları için „ GÖÇ „etmişler şehirlere...
Şöyle büyük şehir varoşlarına bakınız, işte oraların tamamı köyleri boşaltılanlardır.
Eğitimin temeltaşı, köy davasını benimsemiş Öğretmen bulmak, köy okulunun
atölyesinde orağını, kazmasını, sabanını onarmak, köyünde bir lider olarak hakkı, hukuku, adaleti, insan haklarını onlara öğretmek hayal oldu...
Katledilen köy enstitülerinin katilleri pis ve çirkin politikanın arenasında şuh
kahkahalar atarak dolaşırken, doğunun köylerinde kapanmış okulların öğrencileri örf, adet ve geleneklerinden habersiz kimbilir büyük üzüntüyle nerelerde gezmekteler.
DOĞUDAKİ OKULLARA ÖĞRETMEN BULUNAMIYOR!.
Bugün dahi devletimiz hala ulaşamıyor oralara. Doğuda halk terörün manıyla
budanmış olarak hüzünlü ve umutsuz. Eğitim, öğretim kaçmış uzaklara.
Devlet şu anda o köylere tayın edecek Öğretmen bulamıyor.
İmamlar, ziraatçılar, veteriner ve maliyeciler Öğretmen olarak köylere atanıyor. Ekmek kapısı oldu bu aziz meslek.
Aradan 60 yıl geçmesine rağmen hala devrimlerden bahseden, çağdaşlıktan,
dem vuran ve Sosyal demokrat olduklarını iddia eden tek bir lider veya partili
Köy Enstitüleri (bu okulları) dile getirerek yeniden ihya etmeyi düşünmedi ve
düşünmüyorlar da... Ama bunu aksine o liderler oy alabilmek için İmam hatip
okullarının mahşer gibi çoğalmasına analık ve babalık yapmışlardır..
SONRASINI MERAK MI EDİYORSUNUZ !
Demokrasi geldi, ATATÜRK‘ün dava arkadaşı Celal Bayar Demokrat Partinin
genel başkanı olarak yeniden doğdu ve tüm teşkilatı ile yüklendi bu köy Enstitüleri, okulları üstüne...
KÖY ENSTİTÜLERİNİ KOMİNİST YUVASI OLARAK İŞARETLEDİ.
Celal Bayar ve Adnan Menderes yüklendikçe İsmet İnönü sustu. Hasan Ali Yücel 1946 da istifa etti. İsmail Hakkı Tonguç Ankara‘nın bir köyüne resim Öğretmeni olarak atandı.
Demokrat Parti bu okullara yüklenerek 1950,de iktidarı ele geçirdi.
İKTİDARA GELEN DP. BAŞKA NEMİ YAPTI ?
Yasa geregi Türkçe okunan ezanı Arapça,ya çevirdi ve okuttu, sonra da Köy-
enstitülerini kapattı. Öyle sanıyorumki bu Millete, bu çaresiz kalmış Türk
köylerine ağır darbeyi vurarak, eğitimin şah damarlarını kestikleri için bu gün
Türkiye de Eğitim yaz boz tahtasına dönmüştür...
Malatya-Akçadağ ve diğer Köy Enstitülerinden mezun olan başta babam Eğt. Ali Erdem olmak üzere bütün Öğretmenlerimin ellerinden öperim.
Bu dünya dan göçenlere rahmet, hayatta olanlara da sağlıklar diliyorum.
Hanau, dan Hüseyin Taşbilek
S0RUYOR.
Alman vatandaşlığına kimler geçebilir?
CEVAP:
Yabancılar yasası‘nın 85. ve 86. maddelerine göre, Alman vatandaşlığına
geçmek için şu şartlar aranmaktadır.
En az sekiz yıl Almanya‘da ikamet etmiş olmak Oturma hakkı veya yerleşim hakkına sahip olmak. Sosyal veya işsizlik yardımı almamak. Daha önce sahip olunan vatandaşlıktan çıkmış veya çıkarılmış olmak. Sabıkasız olmak. Yeterli düzeyde Almanca bilgisine sahip olmak. Alman Anayasası‘nın öngördüğü hür ve demokratik düzeni kabul ediyor olmak.Bu şartları yerine getiren kişiler Alman vatandaşlığını alabilirler.
Obernburg ,dan Mustafa Küçük.
SORUYOR:
Almanya‘ya 1. aylık vize alarak geldim ve yaklaşık 4 aydır burdayım.
Çıkarken, sınırda zorlukla veya cezayla karşılaşır mıyım ?
CEVAP:
Sevgili okuyucum, mektubundan anladığım kadarıyla şu günlerde kaçak
yaşıyorsunuz. Türkiye‘ye dönüşte Alman gümrüğünde bir sorun çıkıp çıkmayacağı konusunda insiyatif tamamen o an pasaportunuzu kontrol eden
memurdadır. O yüzden kesin birşey söylemek mümkün değil. En kötü şartlarda,
haklı bir gerekçeniz yoksa, öngörülen vizeden daha fazla kaldığınız için para
cezası verilebilir. Umarım,hiç bakılmadan ülkenize gidersiniz.
DARMSTAD. İsmini açıklamak istemeyen bir okuyucu.
SORUYOR:
Komşumuz, Türkiye‘den yeni getirdiği karısını çok dövüyor ve köyüne geri
göndermek istiyor. Acaba bu kadının burda kalması mümkün olabilir mi?
Ne yapması gerekiyor?
CEVAP:
Aile birleşimiyle gelen eşlerin burada, örneğin kocasından bağımsız bir otırma
izni alabilmesi için haklı bir gerekçeyi gösterebilmesi gerekir. Örneğin dövülme
ve aile içi şiddet önemli bir gerekçedir. Komşunuz olan bayan dövüldüğünü doktor raporuyla ispat edebilirse,o zaman kocasından bağımsız oturma izni alabilir. Ancak geçimini temin edebilmek için iş bulup çalışması gerekir.