Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının, 19 Mayıs‘ta Samsun‘a çıkmaları ve Anadolu halkı ile birlikte ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı‘ başlatmalarının üzerinden tam 100 yıl geçti.
Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet‘in kuruluşu ve Hilafetin kaldırılması üzerine, o kadar çok farklı yorum var ki.
Birileri olaylara, ‘Yalanlar‘ ve ‘İftiralar‘ üzerine kurulu ‘Kirli bir siyaset“ penceresinden bakıyorlar.
Osmanlıyı yıkanın Mustafa Kemal olduğunu sanıyor ya da bile bile yalan söylüyorlar. Bu yalanlarla da, özellikle son 50 yıldır çocuk ve genç beyinlerini kirletiyorlar.
Osmanlıyı yıkan; Bilim ve teknolojide geri kalması, çağın koşullarına uygun üretim ekonomisini gerçekleştirememesi, bu nedenle de sürekli dış borç yükü altında ezilmeseydi. Devlet düzenindeki bozulma, yozlaşma, din adamı kılıklı asalak bir takımın toplumu uyutup uyuşturmasaydı.
Padişah sarayda lüks ve safahat içinde yaşıyor, saray içi entrikalar yönetim gücünü sakatlıyor, halk ise yoksulluğu yaşıyordu. Zayıflayan, zaafa düşen her devlet gibi Osmanlı da önce topraklarını, sonra da maddi gücünü yitirdi ve sömürgeci batı devletlerinin oyunlarına yenik düştü.
Sözde Müslüman Araplar ise Halifelerinin yanında olması gerekirken, sömürgeci devletlerin yanında yer aldılar.
Çünkü Halifeliğin ve Hilafetin hiçbir hükmü kalmamıştı. Sevr Anlaşması ile topraklarımız İngiltere, Fransa ve İtalya arasında paylaşılırken, İzmit ve İzmir başta olmak üzere, yurdumuzun birçok yeri Yunan ordularının işgal ve zulmüne uğradı.
Padişah, bu sonu tevekkülle karşılayarak, yine sarayında yaşama rahatlığını gösterirken, Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs‘ta Samsun‘a çıkmışlar, Anadoluda halk kongreleri düzenleyerek burada bağımsızlık mücadelesi verme kararı almışlar ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşlemişlerdir.
Mustafa Kemal ve yol arkadaşları bu mücadeleyi veren onurlu bir halkın artık bir sülalenin
kulları olarak değil, demokrat bir düzeni hedefleyen, Cumhuriyet yönetimini kurmuşlardır.
Elbette, 622 yıl ‘Padişahın Kulları‘ olan, toprakta ırgat, savaşta asker olarak yaşayan bir toplumu kısa bir sürede, tüm kural ve kurumlarıyla demokratik bir düzene ulaştırmak kolay olmayacaktır.
Elde avuçta bir şey yok. Eğitimsiz ve üretimsiz bir toplum.
Üstelik, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, özellikle İngiltere‘nin kışkırtmaları ve silah desteği ile bir dizi bölgesel isyanlar yaşanırken, öncelik ‘Devlet Otoritesinin Tesisi‘ olmuştur. Düşünün; Cumhuriyet 1923‘te kurulmuş, iki yıl sonra doğuda çeşitli isyanlar başlamış.
KİM BU İSYANI BAŞLATANLAR?
Merak eden, araştıran, sorgulayan var mı?
Osmanlı döneminde dini kullanarak keyif içinde, hiçbir şey üretmeden asalak bir yaşam süren kimileri, Cumhuriyet düzeninin Halifelik Makamı‘nın kaldırılarak, tüm inançların özgürce yaşanabileceği ve devletin tüm inanç gurupları için güvence verdiği laik devlet anlayışına yönelmesini içlerine sindirememiş, 1950 sonrasında ‚LAİK DEVLET YIKILACAK‘ sloganı ile her türlü siyasi oyunun içinde yer almışlardır.
Bunların en tipik örneği, Fesli Kadir diye bilinen ve yakın zamanda yaşamını yitiren kişidir. Bu kişi, ‘Laik Devlet, Demokrasi, Cumhuriyet ve ATATÜRK düşmanlığı‘ ile yaşamını sürdürmüş, her fırsatta bu değerlere saldırmıştır.
Onun günahlarını Allah‘ın takdirine bırakalım. Ancak, Cumhuriyet sayesinde devletin en üst makamlarına gelen kimi siyasetçilerin bu ve benzeri kişilere olan büyük saygı ve muhabbetlerini nasıl hoş görebiliriz ?
Ulusal Bayramlarımızı şekilsel kutlamalar ile sınırlayarak ulusal bilinç ve coşkuyu yok etmeye yönelik uygulamaları nasıl affedebiliriz ?
Mustafa Kemal Atatürk‘e yönelik iğrenç iftira ve yalanlarıyla daha okul öncesinden başlayarak çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerini kirletenleri nasıl görmezden gelebiliriz ?
Cumhuriyetimizin Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti değerlerine sahip çıkmalıyız. Yok edilmeye çalışılan ‘Ulusal Birliğimizi‘ güçlendirmeliyiz.
Ulusal bağımsızlık mücadelemizin ilk adımı olan 19 Mayıs 1919‘un yüzüncü yıldönümünde, bu mücadelenin önderi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü ve onunla birlikte bu mücadeleye katılan atalarımızı saygı ve minnetle anıyorum....
Sevgili okurlarım, duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.
Saygılar.
DANIŞMANIN NOTU:
Saygı değer okurlar, cevaplamam için bana göndermiş olduğunuz çok sayıda soru var.
Bu sorulara gelecek yazımda cevap vereceğim. Ancak Emeklilikle ilgili acil sorularınızı telefonlada cevaplıyoruz. Unutmayın Türkiye‘den emekli olmanın tam zamanıdır.
RAMAZAN BAYRAMINIZI KUTLAR, SAĞLIKLAR DİLERİM.
Danışman yazar. Kudret Erdem.