Çocukluk ve gençlik yıllarımın Türkiye‘sini özlüyorum;
Henüz doğamız tecavüze uğramamıştı!
Denizlerimizden, göllerimizden, nehirlerimizden, ovalarımızdan ve yaylalarımızdan bereket fışkırırdı.
Yediğimiz, içtiğimiz sağlıklı; İnsanlarımız sevgi ve dostluk doluydu...
İşçimiz de, esnafımız da, memurumuz da, çifçimiz de, zanaatkarımız da mutluydu...
Yamalı pantolon giymekten utanmazdık ama “Yırtık Pantolon Modasını“ da bilmezdik!
“Blujean“ giymeye heveslenirken,
Filmlerde Amerikan yerlilerini katleden kovboyları alkışlarken,
İngilizce öğrenmek adına “Barış Gönüllüsü“ kılığındaki ABD ajanlarıyla sarmaş dolaş olurken, “Fastfood“ beslenmeye başlarken,
Yabancı müzikleri ile yabancı söz ve deyimleriyle harman olurken,
“Kültür Emperyalizmi“ nedir, bilmiyorduk ki!..
Biz komşumuzun hangi mezhepten olduğunu hiç merak etmedik!
Büyük kentlerdeki bazı komşularımızın “Azınlıklar“ diye nitelediklerini 6-7 Eylül komplosuyla öğrendik!
Bizim çocukluğumuzda “Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Göçmen“ diye nitelenen insanları bilirdik evet…
Ama onlar bizim komşumuz, yeğenimiz, eniştemiz, emmi çocuklarımızdı...
Biz, Anadolu‘dan gelmiş geçmiş bilge insanların sözlerini “Ortak İnsanlık Anayasamız“ sayardık...
Düşmanlığı, “ Sen-Ben Ayrımını“ bilmezdik;
“Yaradandan ötürü severdik insanı“ O‘nun yarattığı tüm canlıları severdik.
Çünkü; “Canı Allah Verir, Allah Alır“ diye inanmıştık!
“Elimize, Dilimize, Belimize Hakim Olmayı“ da,
Bizim gibi olmayan başka insanları da “Hoşgörü“ ile sevmeyi onlardan öğrenmiştik!
Şimdi, ne oldu, nasıl oldu da Müslüman Müslümanı aşağılıyor ve kesip öldürüyor?
Hazreti Muhammed ve Dört Halife döneminde “Mezhep, Cemaat“ mı vardı ?
KİM KARIŞTIRDI YÜCE DİNİMİZİ SİYASETİN KİRİNE?.
İlkokul mezunu bile olmayan “Karacahil Hocaefendiler“ kim kimin “Cennetini“ ya da “Cehennemini“ garanti edebilir?
Yaradan bu hakkı Peygamber efendimize bile vermemişken!..
Cennet vatanımız her geçen gün cehenneme dönerken, zaten cayır cayır yanmıyor muyuz?
Siyaset sahnesinin aktörleri neden bu kadar hoyrat, acımasız, ilkesiz ve giderek artan bir hırçınlık içinde?...
“Çok bağıran kazanıyor“ mu yoksa ?..
Bakın ne diyor bir bilge kişi:
“Dün,geçip gitti. Yarına ulaşacağımız meçhul. Yaşanacak bir gün var o da yaşadığımız gün“.
Neden hoyratça yaşayalım?...
Neden incitelim insanları ?...
İNSANCA YAŞAMAYI beceremez miyiz biz ?...
Hangi siyasi görüşte, hangi partinin üyesi olursak olalım; Biz, kavgasız, kardeşçe,
ADALETLE, insan gibi yaşamak istiyoruz diyelim!..
Kurtulalım siyaset patronlarının zincirlerinden!..
Bu vatanda yaşayan farklı toplumsal kesimler “Ortak bir iradede“ bir araya gelmeli;
Öncelikle de,tüm kesimlerin buluştukları bir “Ulusal Birlik Anayasası“ hazırlamalıyız!
Adı, sanı, etnik kökeni, dili, dini, mezhebi, sınıfsal kökeni ne olursa olsun, her YURTTAŞ‘ın
eşit yurttaş olarak,
“Tam bir güvence“ ile ADALET ve BARIŞ içinde yaşayacağı,
gerçek anlamıyla “HUKUK DEVLETİ“ düzeninin işleyeceği bir ANAYASAL DÜZEN!...
Anadolu bilgelerinin torunları; adımız “BARIŞ ve KARDEŞLİK“ olsun!
Var mısınız?.
Sizlere yeni yılda huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum.
…...................................................................................................................
SORULARINIZ VE CEVAPLARI.
1 - Frankfurt,dan Battal Yalçın‘ın sorusu.
Babam 2015 yılında Türkiye‘ye kesin dönüş yaptı. Emekli sandığındaki primlerini de toptan alarak Türkiye‘den emekli oldu. Babam şimdi 67 yaşında işyeri emeklilik primlerinden (Betriebsrente) yararlanabilir mi?
CEVAP:
Almanya‘da Betriebsrente denilen işyeri emekliliği; Kamu kuruluşuysa 5 yıl, Özel sektör ise 10 yıl çalışanlara avantaj sağlanıyor. Babanız kesin dönüş yapmadan bahsi geçen süre çalışmış ise bu hakkaı kazanmış olur ve işyeri emekliliği primlerinden faydalanır.
Bunun şartları da şöyledir. Babanız 35 yaşın bitiminde işten ayrılmış olmalı. En önemlisi o dönemde çalıştığı işyerinde Betriebsrente imkanı olmalı. İşten ayrılırken de buradaki parasını toptan almamış olmalı. Bu şartları tamamlıyorsa, babanızın eski iş yerine yazılı olarak başvurmanız halinde size yazılı olarak cevap gelecektir.
…..........................................................................................
2 – Offenbach‘dan Bekir Karaçam‘ın sorusu.
Alman vatandaşıyım ve 18 yıldır bu ülkede yaşıyorum. Türkiye‘de ikamet eden 20 yaşında ki oğlumu bütün girişimlerime ve Alman vatandaşı olmama rağmen, yanıma getiremiyorum. Ne yapmam gerekir ?
CEVAP:
Alman vatandaşı da olsanız, Türkiye‘deki oğlunuzu, ‘Türk vatandaşı ve reşit olduğu‘ için aile birleşimi hakkından yararlanarak Almanya’ya getiremezsiniz. Alman Yabancılar Yasası’nda, Türkiye‘den aile birleşimi çerçevesinde getirilecek kişilerin yaş sınırının 18 olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla 20 yaşındaki oğlunuzu aile birleşimi dahilinde Almanya’ya getirmeniz mümkün değil. Alman vatandaşı olmanızda bu konuda size herhangi bir avantaj sağlamaz.
…..............................................................................................................
3 – Miltenberg‘den Hacı Tuzcu‘nun sorusu.
Evlenirken Alman eşimin soyadını almıştım. Evliliğimizi bildirmek için konsolosluğa gittim, karımın soyadını aldım diye kabul etmediler. Eski soyadımı alınca işlem yapacaklarını söylediler. Soyadımı almak için de Türkiye‘ye gitmek istiyorum. Sorun çıkar mı?
CEVAP:
Sayın Tuzcu. Olayın Türkiye‘ye giriş-çıkış yapmakla bir ilgisi pek yok. Tabii, nüfus cüzdanınızda başka, pasaportunuzda başka soyadı varsa yetkili makamlar nezdinde sorunlar yaşarsınız. Türk yasalarına göre isim değişikliğinde mahkeme kararı gerekir. İsim değiştirdiyseniz bunu bildirmeniz gerekirdi. Bildirmediğiniz için Türkiye tarafında işleminiz yapılmamıştır. Ya bu kararı bildirmek için harekete geçin ya da kimliğinizdeki o kaydı sildirin. Zaten, mahkeme kararı olmadan kimliğinize eşinizin soyadını nasıl yazdırdığınız da sorunuzdan anlaşılamıyor