‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ Hz. Muhammed (S.A)
Hadis, kardeş ve bir binanın taşları gibi birbirlerine kenetli oldukları Yüce Allah tarafından tescil edilmiş bulunan Müslümanların, yakın çevrelerine karşı sorumluluklarını hatırlatmaktadır.
Atalarımız ne kadar da güzel söylemişler, ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’, ‘Ev alma komşu al’, veya ‘Komşuda pişer bize de düşer’. Bu güzel ve anlamlı sözleri söyleyen atalarımız komşuluk ilişkilerinin ne derece önemli olduğunu vurgulamışlardır.
Şöyle bir düşündüğünüzde, başınız sıkıştığında, dara düştüğünüzde yakınlarınızdan, dostlarınızdan önce size ilk ulaşacak, kapınızı çalacak kişi komşunuzdur. Hani şairin dediği gibi, ‘Kardeşin duymaz eloğlu duyar’ dedikleri durum budur işte.
Hatta ve hatta hayırlı bir iş olduğunda, güven onayı ihtiyacı duyulan durumlarda onay almak için ilk başvurulan yine komşularımızdır. Oysa günümüzde, atalarından bizlere aktarılan komşuluk kültürü gibi büyük bir mirastan geriye pek bir şeyin kalmadığını üzülerek görmekteyiz.
Aynı apartmanı paylaşmış olduğumuz insanları bile tanımaz hale geldik. Asansörlerde dahil birbirimize selam vermekten uzak durmakta, hayatımızı, anılarımızı, sıkıntılarımızı ve mutluluklarımızı geçirdiğimiz binamızı paylaştığımız komşularımızla yan yana evlerde oturmamıza rağmen bayramda bile bir araya gelmiyoruz.
Komşunun komşu üzerindeki hakkı, annenin evlatları üzerindeki hakkı gibidir. Komşular birbirini öyle sevip saymalı, karşılıklı haklarına öyle dikkat etmeliler. İmdat anında akrabalarımızdan daha önce yanımızda olacak olan komşularımızın değerini bilip bundan uzak duran komşularımızı kazanmak için gerekli özveriyi göstermeliyiz. Onları kazanmak, tanışmak bir akşam çayına davet etmek için randevu alma yarışına girerek bir başlangıç yapabiliriz.
Yaşadığımız salgın ve karantina sürecinde dünyada gözlemlenen yeni pratikler bu krizi aşmada topluluğun üstüne düşen rolü gözler önüne sermekte ve sosyal dayanıklı mahalleye, sosyal dayanıklı topluma olan ihtiyacı yansıtmaktadır.
Süreç alışılagelmiş komşuluk ilişkilerinde kaçınılmaz bir takım değişikliklere yol açmış, sürece bakıldığında en göze çarpan şeyin komşuluğun yitirilmesi olduğu görülmüştür. Yine bu süreçte salgının yayılmasının önüne geçilebilmesi için izole yaşamlar kaçınılmaz öngörülmüştür.
Fakat karantina süreciyle oluşan pratiklere-oluşumlara baktığımızda geçirdiğimiz sürecin belki de bize komşuluğu yeniden hatırlatacağına, topluluk olmanın gücünü öğreteceğine, sosyal motivasyonun ne demek olduğunu anlamamıza yardımcı olacağına ve mahalleye geri dönüşü sağlayacağına yönelik bir umut doğmaktadır.
Birlikte olma hissi bu süreçte bizi daha güçlü, dayanıklı ve sağlıklı yapmak için bir başlangıçtır.