23 Şubat: Almanya'da Erken Genel Seçim: Kimin Neyine?

Almanya'da seçimlere bir hafta, tamı tamına 7 gün kaldı. Dikkatlerimiz, ilgi ve duyarlılığımız nasıl, nerede? En çok geleceği karartılmak istenen göçmen gençliği, seçim, seçiminiz bir anlamda sizin geleceğiniz. Acaba farkında mıyız?

25 Ocak günü Die Linke (Sol Parti) Milletvekili Gökay Akbulut Almanya'nın Heidelberg kentinden bir etkinlik sonrası Stuttgart'a trenle dönerken trende AfD (Almanya için Alternatif) taraftarlarının saldırısına uğramış ve çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Bu ırkçı saldırı birkaç gün önce bir Afganistanlı saldırısı kadar gündem olmadı. Çünkü saldırgan Afgan bir göçmen kökenli mülteci, milletvekili Gökay Akbulut'a saldıranlar ise Alman ırkçıları. Yaşadığı sorunlardan kaynaklı psikolojik hasta olan Afganistanlı saldırısı üzerinden ırkçılığı her alanda kışkırtmanın gerekçesi yapanlar, özellikle de egemen basın/medyada revaçta hemen her dönem olduğu gibi. Ama ırkçı, faşist Nazilerin saldırısı üzerinden ırkçılığa karşı duyarlılık gösterilmiyor maalesef. Seçimler yaklaşırken kimi "yabancı", göçmen kökenli kişilerin Münih'te olduğu gibi 28 insanın yaralanmasına yol açan gerici, ırkçı saldırılar da AfD gibi partilerin hanelerine yazılıyor, ırkçı söylemlerine "meşruluk" zemini yaratıyor, onların işine yarıyor.

Son 10 yılı aşkın bir zamandır Avrupa'da siyasal partilerin en gerici, en ırkçı, faşist partileri güçleniyor. Bir çok ülkede önemli siyasal ve toplumsal taban oluşturmuş durumdalar. Fransa, Hollanda, Avusturya ve Almanya bu konuda öne çıkan ülkeler. Son anket sonuçlarına göre 23 Şubat'ta yapılacak seçimde Almanya'da AfD ikinci parti konumunda. “Avrupa demokrasisi” denilen iki yüzlü burjuva demokrasisinin adalet terazisinin kefesi her zaman sermayenin çıkarlarından yana ağır basıyor. Sermayenin ulusal ve uluslararası çıkarları neyi gerektiriyorsa onun önünü açıyor, “yelkenler fora” diyor. Demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarını da buna göre çizmeye çalışıyorlar. Yerli ve göçmen işçi sınıfı ve emekçilerin, demokrasi güçlerinin bir çok mücadelelerle elde ettiği kimi demokratik hakları her fırsatta gasp etmeye, budamaya girişiyorlar.

23 Şubat'ta Almanya'da erken genel seçimler yapılacak. SPD (Almanya Sosyal Demokrat Parti), Bündnis90/Die Grünen (Birlik90 /Yeşiller Partisi) ve FDP (Almanya Hür Demokratlar Partisi-Liberaller) oluşan ve “Trafik Lambası” denen Koalisyon hükümeti, FDP'nin (Almanya Hür Demokratlar Partisi-Liberaller) çekilmesiyle istifa etti, Erken Genel Seçim kararı aldılar. Son yıllarda Avrupa ülkelerinin bazılarında seçim sonuçlarının parlamento aritmetiğine yansımasıyla uzun süre hükümet kurulamadı. Avusturya, Belçika örneğine en son Fransa da eklendi. Almanya'da uzun yıllar sonra ilk kez erken genel seçime gidiyor. Avrupa ülkelerinde Ekonomik alanda uluslararası sermayenin istediği oranda "büyüyememe" sancısı, siyasal alanda krizi tetikleyen oluyor. Parlamento aritmetiği ile hükümet kuramama durumu da bunu gösteriyor. Yönetmekte anlaşamıyorlar.

Almanya'da son 76 yılda şimdiye kadar sadece 3 kez erken seçim yapılmıştır:

1972 - Willy Brandt'ın başbakanlığı döneminde: Brandt, Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) desteğini artırmak için parlamentoyu feshetmeyi tercih etti. Güvensizlik oyu talebiyle bir güven oylaması yapıldı ve bu, erken seçimlere yol açtı.

1983 - Helmut Kohl'un başbakanlığı döneminde: Kohl, hükümetine güven sağlamanın bir yolu olarak erken seçim istedi. Federal Meclis'teki bir güven oylamasında hükümeti kasıtlı olarak düşürdü ve bu da seçimlerin yenilenmesine neden oldu.

2005 - Gerhard Schröder'in başbakanlığı döneminde: Schröder, kendi hükümetinin desteğini kaybettiğini düşündüğü için güven oylamasını bilerek kaybetti ve bu durum erken seçimlerin yapılmasına yol açtı. Sonuç olarak Angela Merkel başbakan oldu.

2024 Aralık ayında Koalisyon Hükümeti dağıldı ve Almanya'da bu dördüncü Erken Genel Seçim olacak. Partiler seçim programlarını ya da Seçim Bildirgelerini yayınladılar. Yine göçmenler siyasal partilerin seçimde propaganda malzemesi, bir başka deyimle “Seçim Mezesi” oldu.

Özellikle AfD'nin baştan beri savuna geldiği "Her şey Almanya ve Almanlar için..." ırkçı ve ayrımcılığı içeren politikaları seçim bildirgesinde daha net ifade etmeleri tüm gerici odakları harekete geçirdi. Akıllarından geçeni dillerine düşürdüler. Eteklerindeki ırkçı, faşist, ayrımcı taşları seçim için sandık yollarına döşemeye başladılar. Özellikle de AfD'nin ırkçı, faşist propagandasının oy oranlarını yükselten olması, anketlerde ikinci parti oluyor gözükmesi, bu gerici sermayenin diğer siyasal partilerini telaşa düşürdü. Özellikle CDU'nun (Hristiyan Demokratlar Birliği) başbakan adayı Friedrich Merz'in göçmenler ve mültecilere ilişkin açıklamaları, AfD'nin meclise sunduğu ırkçı, faşist önerge tasarısını desteklemeleri, ilk defa AfD'li bir önergenin komisyondan geçmesini sağlamaları politik olarak "yabancı", göçmen düşmanı duruş ve tavırlarını ortaya koymaktadır. Çifte vatandaşlığı iptal etmek, göçmen ve göçmenlerin haklarını yeni bir yasal düzenlemeyle ellerinden almak istiyorlar. Sermayenin iş gücü ihtiyacına göre bir düzanleme; göçmenlerin ve mültecilerin aile birleşimi hakkını engelleyen bir düzenleme; Aynı zamanda AfD'den daha keskin söylem ve çıkışlarla olası AfD'ye gidecek oyların önünü kesmek ve kendilerine gelmesini sağlamak istiyor. Ne kadar başarılı olursa artık. Tabii, bunun tersi de olabilir. AfD'nin propagandasını ve gerici, faşist taleplerini meşrulaştırmak. Neresinden bakarsanız bakın tehlikeli sularda kulaç atılıyor. Irkçı, ayrımcı, faşist politika ve uygulamaların cesaret verdiği Irkçı, faşist saldırılar 2024 yılında 20 bin olarak resmi kayıtlara geçmiş. 23 Şubat'ta yapılacak seçimde tüm seçmenlerin olduğu gibi, içinde Bir milyona yakın Türkiyeli seçmeninde olduğu 7 milyon üzerinde seçmen potansiyeli olan göçmenler sandığa gidip seçme hakkını kullanırken bunu gözetmeli, unutmamalı.

23 Şubat'ta sandığa giderek, öncesinde ise mektupla, online üzerinden 'demokratik seçme hakkı' kullanılmalı, oylarıyla ırkçı, faşist, gerici partilere, adaylara ve propagandaya "HAYIR!" demelidir. Daha önce Almanya'da hemen hemen tüm kentlerde Almanların ağırlıklı olduğu, değişik uluslardan halkların da katılım sağlayarak CDU'nun ve AfD'nin ırkçı politikaları, talepleri "Faşizm bir daha asla! Bir daha asla şimdi!" Şiarlarıyla kent meydanlarda milyonların katılımıyla protesto edildi. Tavrını, tepkisini bu kez de oylarıyla göstermelidir.

Özellikle göçmenler seçimlerde yaşamın her alanında eşit sosyal ve siyasal haklarını savunan; Almanya'da yaşayan oturum hakkına sahip olan göçmenlerin seçme ve seçilme hakkının olmasını isteyen; her türlü ırkçı, ayrımcı yasa ve uygulamalara karşı olan; militarizme, her tür yayılmacı, yağmacı, talancı, gerici, emperyalist savaşa, ilhak ve işgale hayır diyen; savaşa değil eğitime, sağlığa, sosyal yaşama bütçe ayrılmasını savunan; sosyal hakların kısıtlanmasına karşı çıkan, mevcut sosyal hak kazanımlarının korunması ve geliştirilmesini isteyen; tüm dünyada halkların eşitliği ve kardeşliğini savunup halkların dayanışmasını savunan parti ve adaylara oy vermelidir. Sizin haklarınızı, hukukunuzu, ekonomik, siyasal çıkarlarınızı en iyi kim savunuyorsa oylarınızda onlara olmalıdır.

Özellikle Türkiyeli seçmenler kendi ülkelerindeki sorunlara, genel ve yerel seçimlerde gösterdikleri ilgi ve duyarlılığın daha fazlasını kendi yaşadığı ülkedeki seçimlere karşı da göstermelidir. Türkiye’deki bir şehirdeki, bir ilçedeki seçime ve seçim sonuçlarına gösterilen ilgi, duyarlılık, hassasiyeti yaşadığımız ülkedeki sorunlara, seçime ve sonuçlarına karşı da gösterilmelidir.

"Bana ne!, Benim neyime! Oy veripte ne yapalım, ne olacak! Hiçbir şey değişmez!" gibi karamsar, umutsuz kaygı ve duygulardan; kendini hareketsiz, etkisiz, seyirci kılan yaklaşımlardan; ilgisizlik ve sorumsuzluktan uzak olunmalı. Her bir seçmen gibi her bir OY da önemli. Bunun için ilgili, duyarlı ve sorumluluk bilinciyle seçme hakkı kullanılmalı.