Tatlıda olsa geçirdiğimiz kış stresinin arkasından gelen baharla birlikte açan çiçekler, yeşeren ağaçlar, içimizdeki sevgiyi, mutluluğu hasretle kucaklaşmamızı sağlıyor.
Günler yaza doğru geri saymaya, kıştan bahara, bahardan yaza akmaya başlıyor. Baharın serinliği yazın sıcaklığıyla buluşuyor. Her an ve gün de doğa yeniliyor kendini. Yeniden yeniden üretiyor ve hükmünü sürüyor doğanın yasası.
Doğa hükmünü sürerken, insan olarak en güzel anlarda, zamanın sarkacında mutluluğun yolunu bulmak, mutluluğun kapılarını güne açmak için çabalıyoruz. Ne mutlu bizlere ki, yaşamın gerçekleri üzerinden gerçekçi olup, imkânsızı isteyen bir irade ve çabayla var ediyoruz kendimizi. Her yaştan, her kesimden insanlar olarak paylaşımlarımızı büyüterek, dayanışmayı ilmek ilmek örerek tek yumruk olabiliyoruz. Bunu başarmak büyük bir mutluluk, bunu başarmak büyük bir bahtiyarlık. İşte bizi biz eden, işte emekçi insanlığı var eden o büyük sevda, o amansız ve zamansız yaşama ve yaşatma tutkusu.
Şairin dediği gibi, yaşamı ciddiye alacaksın, yaşamak ciddi bir iş. Yaşamı zenginleştirmek, yaşamı anlamlı kılmak ve doyasıya yaşadım diyebilmek büyük bir emek işi. Büyük uğraş gerektirir. Özveri, fedakârlık, bireyci ve bencillikten uzak bir toplumsal düşünüş, toplumsal bir yaşam kültürü, insanlığın yarattığı tüm değerleri özümseme ve sahiplenip ileri taşıma çabası, gelenekte geleceği yaratma, gelecekte geleneği yaşatma istek ve arzusu kadını erkeğiyle insanlığı yücelten erdemlerdir. Her bir insan bu erdemlere sahip olmalı, bu erdemleri yaşatmalıdır.
Her yılımız bir önceki yıldan, her günümüz bir önceki günden, her anımız bir önceki andan daha iyi, daha güzel, daha yaşanılır olur böylece.
İnsanlığın yaşam sürecinde ürettiği, yarattığı değerlerin toplamıdır kültür dediğimiz. Hayatın yeniden ve yeniden daha üst düzeyde üretimi ve yaratımıdır. Anın, günün, yılın içinde hayatın akışı hep ileriye doğrudur. Hayatın bu doğrultusu bizi hayatı yeniden üretmeye ve yaratmaya taşır. Kışın bahara, baharın yaza aktığı gibi. Önemli olan insanın yazı kışa çevirmemesi, yazı kışa benzetmemesidir. Doğanın dengesiyle oynamamalı insan, toplumun dengelerini bozmamalı. Doğal afetleri felaketlere dönüştüren, toplumsal alt üst oluşlara giden yol böyle başlar.
İnsan hayallerini kaybetmemeli. İnsan hayalleriyle yaşar denir ya, gerçekten de hayaller insanı yaşama bağlayandır. Hayalleri uğruna yaşamak çabası, hayalleri uğruna mücadele etmesi onun yaşamına güzellikler katar. Bir umuttur yaşamak, bir özlemdir. Bir tutkudur yaşamak, bir gülümsemedir hayata. Yaşama dair umutlu sözler söylemek, hayatın ellerinden tutmak, hep aynı inatla sol memenin altındaki cevahiri karartmadan türküler söylemesini bilmektir yaşamak.
Yaz sıcaklarını yaşamaya başladık. Her mevsimin kendine özgü güzellikleri vardır yaşam içinde. Yazında başka bir güzelliği, başka bir tadı vardır. Yaz deyince akla tatil gelir, izin gelir. Özlediklerine kavuşmak, sevdiklerinle buluşmak anıdır. Başka bekleyişlerin başlamasıdır aynı zamanda. Hele ülke dışındaysan, hele doğduğun kentin dışındaysan, gurbetlikse yaşadığın, bunun bekleyişi, arayışı, özlemi bir başkadır. “Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın” dedirtir. Bir izin telaşıdır sarar insanı, bu telaş bile güzeldir. Başka bir heyecan yaşatır insana.
Günler yaza evrildiğinde bende de bu heyecan başladı. Otomatik kurulmuş saat gibi Türkiye özlemim, ailem ve arkadaşlarımla bir nebze de olsa güzel anılar yaşayacağımın hayalleri kuşattı içimi.
Hayaller dünyasına bir yolculuk yaptım bir an, çocukluk yıllarıma uzandım, Almanya’nın Würzburg kentine geldiğim günlere gittim. Dünle bugün, bugünle yarın arasında gidip geldim kısacası. Duygular yüklendim geçmişten geleceğe. Omuzlarımda taşıdığım sevdiklerimin bakışları, avuçlarımda özlemleri sevdiklerimin. Dilimde umutlu türküler, yüreğimde yaşamak ve yaşatmak tutkusunun sevinci.
Ne diyelim, gönlümüz şen, yüreğimiz aydınlık olsun.