https://www.avrupaolay.com/files/uploads/user/78290.jpg
Ökkeş Toy
Advert

GURBETÇİLER TATİL İÇİN MEMLEKET YOLLARINA DÜŞTÜ

19-08-2025 22:56 3108 kez okundu.

 

Yaz tatilini Türkiye'de geçirmek için çıkmış olduğum sıla yolunda, Almanya, Avusturya Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan sınır kapılarında gurbetçiler olarak keyfi uygulamalarla karşılaşmaya devam ediyoruz.

Zorluklarla yapılan bir yolculukta memleket türküleri mırıldanarak, memleket ve sevdiklerimizin hasretiyle sınırları aşarak yol alırken ay yıldızlı bayrağımızı gördüğümüz o an sözün bittiği an oluyor ve insan bambaşka hislerle doluyor.

Memleketimize girer girmez bizi gülümseyen polisler karşılayınca o an farklı umutlar doluyor heybemize. Tüm işlem bitinceye kadar vatanımızdayız, derin derin nefes almak ne kadar keyif veriyor insana. ‘Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece’ türküsünü mırıldanarak rotamızı Gaziantep’e baba ocağa çeviriyoruz.    

Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde 'Şehr-i Ayıntab-ı Cihan' (Dünyanın göz bebeği şehir) olarak nitelendirdiği, dünyada şehrinin ismiyle anılan tek mutfağa sahip Gaziantep'ten siz koca yürekli okuyucularıma saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.

Yıllardır Avrupa'nın dört bir yanında alın teri döken gurbetçiler, yaz tatilini ana vatanlarında geçirmek üzere Türkiye'ye dönüş yolculuğuna heyecanla, umutla, özlemle ve duygularla çıkıyorlar. Gerek hava yolunu gerekse kara yolunu tercih eden gurbetçilerin en çok zorluk yaşadığı alan ise kara yolu geçişleri olduğunu bunu yaşayanlar çok iyi bilirler. Gurbette yabancı, memlekette Almancı olmaktan yakınan gurbetçilerin yaşadıklarını çok iyi anlıyor ve zaman zaman da yaşıyorum bunları.

GAZİANTEP’TE GURBETÇİLERİN SESİ OLUYORUZ

Gaziantep’te Avrupa Olay Gazetesi olarak izine gelen gurbetçilerin sesi olmaya çalışıyoruz. Almanya'dan memleketi Gaziantep'e gelen gurbetçiler anlatıyor yaşadıklarını. Gaziantepli Suat Ak, ‘Sırbistan ve Bulgaristan geçişlerinde yaşanan keyfi uygulamalar ile karşılaştım, yalnız sınır kapısını geçmemiz uzun saatler aldı. Gaziantep’e her yıl geliyoruz aile ziyareti yapıyoruz. Bu yıl kendi şehrimi her yıldan daha pahalı olarak gördüm, insanlar kazandıklarından daha lüks yaşıyorlar. Bizlerin alım gücü düşse de dikkat etmek zorunda oluyoruz. Bazı esnaf gurbetçilere farklı fiyat uyguluyor, bunları kendi memleketim yaşamak beni fazlasıyla üzüyor’ dedi.

Bir diğer gurbetçi Semra Kayalar, ‘Her yaz, özlemini derinden duyduğum memleketimde olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Almanya’da gece gündüz çalıştık, hem ülkemize hem de doğduğumuz şehrimiz Gaziantep’e katkımız olsun diye tüm kışlık erzakımızı buradan alıp dönüyoruz. Bu yıl getirdiğim para yetmedi, bize pahalı ise Allah olmayana yardım etsin.

Geniş ailemizin fertlerinden her zaman duyuyorum, geçinemiyoruz diyorlar ve destek bekliyorlar. Yalnız sadece bizim ülkemizde değil tüm dünya da pahalılık var. Almanya eski mark dönemindeki Almanya değil, orası da çok pahalı. Eşimle birlikte Almanya’da çalışmasam, ek işlere gitmesem her yıl izine gelmemiz mümkün olmaz.  Daha rahat, mutlu ve huzurlu yaşamak istiyorsak, ekonomik koşullarımız iyi olsun diyorsak, eşlerle birlikte çalışmak zorundayız. O zaman bir nebzede olsa sofraya katkımız oluyor, bunun bilincinde olmamız lazım’ dedi.

Bir dokunduk bin ah işittik derler ya tam o durumu Ayşe Gürbüz’de gördük. Gürbüz, ‘Almanya’da eşimle birlikte 35 yıldır çalışıyoruz. Yemiyoruz, içmiyoruz Türkiye kardeşime yatırım için yolluyoruz. İki yılda bir izine geldiğimiz oldu. Ek işlere gittim, çok zorluklar yaşadım. Yaptırdığımız evin parasının hepsini ben ödedim. Kardeşlerimin çocuklarının okul hayatlarında, sıkıntılı dönemlerinde yardım ettim, maalesef onlar bana hiçbir zaman yardımcı olmadılar. Hatta gönderdiğim paralarla, alın terimle yaptırdığım evi bile mirasçı malı ilan ettiler. Şu an bana tapuyu vermiyorlar, kardeşlerimle olan son halka da koptu kopacak. Anne ve babam olanlara seyirci kalıyorlar, maalesef onları da ikna edemiyorum. Emeğim gitti, kul hakkını çatır çatır yiyorlar’ dedi.

Valla diyor Ayşe Hanım. Kimsenin ne acıma hissi, ne insanlıkla alakası, ne de merhameti kalmamış. Bu yıl büyük özlemlerle geldiğim memleketimde nefes alıp vermekten başka bütün izin burnumuzdan geldi. Ölünce bile tabutum uçak kuyruğunda bekleyerek gelecek doğduğum şehre.

Maalesef, Ayşe Hanımlar, Mehmet Beyler ve daha niceleri bunları yaşıyorlar. ‘Her Almancının muhakkak bir kandıranı var’ diyorlar. Dördüncü ve beşinci nesil bunları her zaman aile içerisinde yaşadığı için artık kendi memleketini tercih etmiyor. İzin döneminde sorunların içerisinde boğulmak yerine Türkiye’deki turizm cennetlerinde ya da Avrupa’da izini yaparak hayatına devam ediyor.

Peki, neden böyle oluyor. Almancı zaten vatanından uzak, ailesinden uzak, toplumsal kuralları öğrenmiş, özlem duyarak geldiği memleketinde hüzünle geri dönüyor bunu hiçbir zaman anlamış değilim. Hak, hukuk ve adalet anlayışı olmayan kişi insan olamaz. Huzur da bulamaz, bizler bunu yaşayarak gören insanlarız.

ALMANYA TÜRKİYE’Yİ KISKANIYOR

Almanya’nın Türkiye’yi kıskandığını belirten gurbetçiler her defasında bunu dile getiriyorlar. Her zaman söylüyorum, insanlar söylenenleri nereden anlıyorlar ya da konuya nereden bakıyorlar. Önemli olanı görebiliyor musunuz yoksa işinize geldiği gibi mi değerlendiriyorsunuz.

Doğruyu doğru, yanlışa yanlış diyebilsek aslen her şeyi daha doğru anlayabiliriz derim. Almanya veya Avrupa’nın bazı ülkeleri bizi kıskanıyor diyen gurbetçi kardeşimin anlatmak istediğine gelince, Türkiye, binlerce yıl medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihi, kültürel zenginlikleri, doğası ve dört mevsimin bir arada yaşandığı iklimi ile dünyanın göz bebeği olmuş bir ülke. Biz gurbetçiler olarak dünyanın neresine gidersek gidelim bununla gurur duyuyoruz.

Türkiye’yi çok seviyoruz ve geldiğimiz de çok heyecan duyuyoruz, içimiz içimize sığmıyor. Türkiye’de ay yıldızın altında olmak hepimize gurur veriyor. Gurbette vatan hasreti çekiyoruz, memleketimize gelince ruhumuz ferahlıyor. 12 ay gri bir havadan mavi gökyüzüne kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Avrupa’da yaşayan gurbetçiler ülkelerinde değer görmeli ve hissetmeliler ama bunun için çeşitli kolaylıklar sağlanmalı.  Bunun için YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) sınır kapılarında kurmuş olduğu stantlarda aydınlatıcı bilgiler vererek gelen gurbetçileri karşılıyorlar ve yolcu ediyorlar.

Avrupa’da yaşayan Türklerle ilgilenen uzmanlar Avrupalı Türklerin kültürlerini yaşatmaları, Türkçenin yaşaması ve yaşatılması için güzel çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmaların kapsamlarının genişletilerek artırılmasını bekliyoruz.

ESNAF GURBETÇİLER İÇİN UYARILDI

Geçtiğimiz hafta gitmiş olduğum Cuma namazında hutbe konusu ‘Gurbetçiler için esnaflar uyarılıyor’ idi. Gurbetçi ve turistlere farklı fiyatların uygulanmasıharam’ diyor camiinin imamı. Onlar, bir yıl çalışıp biriktirdiklerini kendi memleketlerine getirerek ülke ekonomisine katkı sağlıyorlar, değerleri bilinmeli. Her konuda daha çok kolaylık sağlanmalı, kucaklanmalı gurbetçiler. Şehirlerin yöneticileri onları dinlemeli, sorunlarına çözüm bulmalı ve Avrupa’da yaptıkları faaliyetlere sahip çıkılmalı yanlarında olduklarını hissettirmelidirler.

Bugün Almanya’da doğup büyüyen, üniversiteyi bitiren, en az dört ve beş lisan bilen dördüncü ve beşinci neslin çocuklarına yerel yönetimler gerçekleştirecekleri faaliyetlerle kültürlerini unutturmamaları, bu neslin şehirlerine ve ülkelerine daha çok katkı sağlamalarının zeminini hazırlamaları gerektiğini düşünenlerdenim.

1961 yılında iş gücü anlaşmasıyla Almanya’ya giden gurbetçiler bugün Almanya’da her alanda olduğu gibi ülke yönetiminde de söz sahibi duruma gelmişlerdir. Bunları arasında yer alan Gaziantepli hemşerimiz Aydan Özoğuz Parlamentonun Meclis Başkanı. Almanya’da milletvekillerimiz, her alanda faaliyet gösteren bürokratlarımız, iş insanlarımız ve sosyal faaliyet gösteren sesini tanıtım yönünde iyi duyuran STK’larımız bulunmaktadır.

BİZLER MEMKETİNE GÖNÜL VERENLERİZ

Bugün Türkiye’ye 2024 yılında gelen turistlerden elde edilen gelir 64 milyar dolardır. Bunda Avrupalı Türklerin, Türkiye’yi komşularına anlatarak, onları da alıp getirerek yapmış oldukları katkılar küçümsenemeyecek kadar büyüktür.

Biz ülkemizi seviyoruz, doğduğumuz yer cennetimizdir ve bizler memleketine gönül verenleriz. Yarınlarımızın, kültürümüzün, Türkçemizin yaşaması için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz. Sizler de bizim gibi düşüp bakıyorsanız çabalarımızı değerli kılmanızı bekliyoruz. Bu Cennet Vatan hepimizin.

Unutmayalım; İnsan öldüğü zaman bir dönem asılı bir kare resmi olur duvarda. Bir de yaptıkları konuşulur arkasından. İyi ya da kötü…

Neler Söylendi?