Herkese merhabalar,
Ben Philipps Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Kübra Keçeci. Beni bu zamana kadar tanıyanlar, ‘Çocuk Psikolojisi’ seminerlerinden ve Meslek Eğitim Fuarlarında gençlere yönelik vermiş olduğum ‘Beden Dili’ seminerlerinden tanır. Tanımayanlar için de kısa bir giriş yapmış olmak istedim.
Asıl alanım klinik psikoloji ve nöropsikoloji olmakla birlikte, ’Sağlıklı psikolojiyle yetiştirilmiş olan çocuklar, geleceğin sağlıklı toplumunun bireyleridir’ sloganıyla son dönemde çocuk psikolojisinin önemine vurgu yapan çalışmalara ağırlık vermiş bulunmaktayım. İlerleyen süreçte alanım ve haliyle de bu konu ile alakalı olarak zaman zaman yazılarımla sizlerle buluşacağım. Ancak ilk yazıma hepimizin hayatını bugünlerde derinden etkileyen ‘Korona Virüs’ konusu ile başlamak istedim.
Burada Koronadan ‘Etkileyen’ olarak bahsettim ancak asıl bu yazıyı yazmamın nedeni virüsün yaşamımızı bir süre daha etkilemeye devam edecek olması. Ben de yazımla bu etkiyi azaltacak önerilerle katkıda bulunmak istedim.
Bazılarımızın ’aman grip gibi atlatırız’ diyerek, bazılarımızın ise tam tersine durumun ciddiyetine vararak sorumluluk taşıdığı ama herkes tarafından biyolojik etkileri konuşulan bir virüsten bahsediyoruz. Ama şimdi sizlerle kaygılarınız, endişeleriniz ve yaşadığınız korkuyu konuşmak istiyorum.
Öncelikle hepimiz öyle ya da böyle, yoğun bir hayatın ya da normal hayat ritüellerimizin dışına çıkarak birdenbire evde bir şeyler yapmak zorunda kaldık. Bu durum birçoğumuz için sıkıcı gelebilir. Ancak bu süreçte, zihin-davranış ilişkisinin gücünü unutmayarak ev ortamını eğlenceli hale getirerek bu zamanları keyifli geçirin. Bunu bir dinlenme, kendinizi dinleme süreci olarak düşünebilirsiniz. Sıkıldığınız düşüncesini ne kadar çok tekrarlarsanız o kadar çok sıkılmaya devam edersiniz.
Bu durum aslında sadece yoğun hayatı olup birden durgun bir hayata geçenler için değil, herkes için ve her durum için geçerli. Eğer bir ortamda sıkılmıyorsanız bile gerçekten, sürekli tekrarlamış olduğunuz ‘sıkılmak’ durumundan dolayı belli bir zamandan sonra beyniniz onu gerçekten sıkılma gibi algılayacaktır. Kendinizi oyalayacak olduğunuz bir şeyler olsa bile zihniniz çevrenizde, yapacak hiçbir şey yokmuş gibi algılar ve bu ertesi günlere yayılarak sizi inanılmaz bir boşluğa çekebilir.
Hâlbuki eminim daha okumadığınız nice kitap, dinlemediğiniz onlarca şarkı, izlemediğiniz onlarca film, çocuğunuz varsa onunla oynamadığınız birçok oyun, yalnızsanız keşfetmediğiniz bir yeteneğiniz olabilir. Her gün aceleyle evden çıkarken içtiğiniz çayı, kahveyi, elinize aldığınız en sevdiğiniz kitabı ya da belki fotoğraf albümünü incelerken keyiflice içebilmenin zamanıdır şimdi. Kim bilir…
Kimse sizi arkadaşlarınızdan ayırmıyor. Sosyal medyada TBT paylaşarak derinden bir ah çekmek yerine, çeşitli arama programlarının olanağından yararlanarak yüz yüze görüşmeler yapabilirsiniz. Tabi ki bu, karşılıklı bir kahve içmenin verdiği keyfin yerini tutmayacaktır, ancak belki uzun zamandır karşılıklı kahve içemediğiniz arkadaşlarınız ya da akrabalarınız da vardır. Şu an onları aramak, seslerini duymak, özlem gidermek zamanıdır belki de.
Evden çıkamayacak durumda olanlar için harika destek sunan sivil toplum kuruluşlarımız ve gönüllü insanlarımız var. Bu desteği alamıyor dahi olsanız, yine de böyle insanların varlığını bilmek bizim için büyük bir mutluluk kaynağı olmalıdır.
Hayatım boyunca Pollyanna prensibinden kaçmış bir insan olarak söylüyorum ki, lütfen olaylara pozitif yönünden bakmayı deneyin. Çünkü yaşamış ya da yaşayacak olduğunuz can sıkıntısının, negatifliğin size hiçbir getirisi olmayacak aksine psikolojinizden ve ruh sağlığınızdan götürüsü bile olabilir. Çünkü başta zaten yaşanılan kaygı bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek düşüklüğe yol açar ve tüm rahatsızlıklara açık kapı bırakır ki şu anda bağışıklık sistemi düşmanı korona virüsünden bahsediyoruz.
Bundan dolayıdır ki şu anda hayata pozitif bakma, şimdi dayanışma zamanıdır. Belki Moralimizi bozmadan, kendimizi negatif duygulara teslim etmek yerine, pozitif, güzel şeyler düşünüp, bunları hayata geçirmeliyiz. Bunun sonucunda da kendimizi motive etmeli, bunun geçici bir süreç olduğunun bilincine varmalıyız. En önemlisi de tüm bunların yanında kişisel hijyenimize özen göstererek toplumsal önlemin kilit adımını atmalıyız.
Unutmayın siz değerlisiniz…
Aramızdan bir kişinin dışarı çıkması demek, hem kendi hayatımızı hem de çevremizdekilerin hayatını riske atmak demektir. Bugünlerde yaşadığımız güneşli günlere iç geçiriyoruz ama sabırsız bir adım, bu güzellikleri hiç görmemeye atılan bir adım olabilir. Bir hastahane odasının yoğun bakımından kaçırmaktansa güneşli günleri, bırakın kısa süreliğine evden sevdiklerimizin yanında ve sevdiklerimiz bizim yanımızdayken kaçıralım.
Şimdi lütfen bu yazıyı tüm insanlar için paylaşın. Paylaşın ki dayanışmamıza benim de bir katkım olsun.
Sağlıcakla kalın. Evde kalın :)
KÜBRA KEÇECİ
İnstagram (@kubraakececii)