Herkese Merhabalar,
Bu ay ki yazımı çok gururla ve severek yaptığım mesleğimin üzerine yazmak istedim. Çünkü psikoloji ve psikologlar hakkında doğru sandığımız o kadar çok yanlış anlamalar ve bilgiler var ki. İşte bu yanlışlıkları ve yanlış bilinenleri birlikte düzeltelim istedim.
Öncelikle bu meslek uğruna emek vermiş tüm meslektaşlarımın 10 Mayıs Dünya Psikologlar Günü’nü kutlarım. Her ne kadar hepimiz ayrı ayrı yerlerde görev yapıyor ve bu uğurda emek harcıyor olsak da her zaman kalplerimiz, düşüncelerimiz ve insan sevgimiz bir.
Evet, yazıyı yazma amacımın doğru bilinen yanlışlıklar olduğunu söyledim. Bundan dolayı da psikoloji’nin ne demek olduğunu kısaca anlatarak başlamak isterim. Şimdi bir saniye durup Psikoloji kavramının sizin için ne ifade ettiğini düşünerek, ne demek olduğunu zihninizde kısa bir kaç cümle ile canlandırmaya çalışın lütfen.
Psikoloji, ruh bilimi demektir. Yani biraz daha bilimsel açıklayacak olursam psikoloji; insan zihninin süreç ve davranışlarının çalışmasını içeren akademik ve uygulamalı bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı içerisinde farklı alt dallara ayrılmaktadır. Hepimizin yakından tanıdığı Klinik Psikoloji gibi. Diğer dallar ise Nöropsikoloji, Adli Psikoloji, İş ve Organizasyon Psikolojisi, Gelişim Psikolojisi, Askeri Psikoloji, Pedagojik Psikoloji gibi…
Bu alt dalları tek tek özellikle adlandırmamın nedeni, biz psikologlar, eğitim sürecimiz boyunca ve hatta daha sonrasında bile, psikolojiye dair tüm temel bilgileri aldıktan sonra hepimiz istediğimiz alana yönelerek o alanda uzmanlaşıyoruz.
Peki psikolog kimdir? Ruh bilimci demektir. Bizler, bir birey ya da grubun davranışlarını inceleyerek, kişinin öğrenmiş olduğu bilgi ve beceriler ile nedenleri açıklayarak çözüm üretmeye çalışır ve uzmanlık alanlarımıza bağlı olarak da klinik, cezaevi, hastane, adliye, adli tıp, laboratuar, okul ya da iş yerlerinde çalışırız.
Ancak bu işin eğitimini almayıp bu alanda çalışanlar da var bu arada. Peki, tehlike nerede? Sizler böylesine kendisini psikoloğum diye tanıtan ama aslında ne psikoloji bölümüyle ne de psikologluk ile hiçbir ilgisi olmayan kişilerin ellerine teslim ederek bilmeden ruhunuza gözle görülmeyen yaralar açtırıyorsunuz.
Böyle kişilere danıştığınızda sorununuz belki o an konuşulan konu değil, ya da belki çok daha farklı neden ya da nedenlere dayanıyor, sırf konuşup, birileri ile bir şeyler paylaştığınız için rahatlıyor olabilirsiniz ki bu gayet normal, ancak bilimsel manada derinliğe inilmediğinde konu çözüme ulaşmış sayılmıyor, sorun halen daha orada kalıyor ve bunu maalesef ki çok sonradan katlanarak artan sorunlarla karşılaştığınızda fark ediyorsunuz.
O zaman bu mantık ile hareket edecek olursak eğer, tüm nöropsikologların eline neşter alarak hastane de ameliyat kapısının önünde beyin ameliyatı için beklemesi gerekiyor. Tuhaf ve imkânsız geldi değil mi size? Evet, tuhaf ve olanaksız tabi ki. Çünkü bizler tüm beyin ve beyne dair tıpkı tıp eğitimi gibi eğitim alsak hatta incelesek dahi, bunu yapmaya yetkimiz ve yeterliliğimiz yok. Çünkü biz her ne kadar beyni ve ona bağlantılı tüm diğer organları öğreniyor olsak bile bir doktorun yerini alamayız.
Ama biz psikologların yerini çok rahat alabiliyorlar. Bunu da kişisel gelişim adı altında seminerler vererek, birkaç özlü sözlerin derlendiği kitaplar yayınlayarak, bu işi lisanslı eğitimle değil maddi gücün ve ünün getirisini kullanarak, bir psikoloğun yerine emek ve eğitim olmaksızın rahatça geçebiliyorlar.
Peki bunun sebebi nedir, ruhun görünmez olması mı!
Önceden psikolog ve psikiyatrinin isim benzerliğinden kim ve ne olduğu ayırt edilemezdi, şimdi güya sözüm ona uzaktan eğitimle diploma almış kişilerle artık iyice ayırt edilemez hale geldi bizim gurur veren mesleğimiz.
Bu mesleğe 6 sene emek vererek, süreç içerisinde akademik ve alan eğitimini sürdürerek kendisini geliştiren mi? Yoksa psikolojiyle alakasız bir bölüm okuyanla mı sorununuzu paylaşmak istersiniz?
İşte, altını çizmeye çalıştığım doğru bilinen bu yanlışlar ile bu noktaya kadar aktarmış olduğum bilgi ve örneklerden sonra bu soruların cevaplarını siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.
Kısaca toparlamak gerekirse psikolog demek;
1. Deli doktoru demek değildir, psikoloğa gidenin de deli demek olmadığı gibi.
2. İnternette ya da psikolog olmayan farklı kişiler tarafından sunulan ‘Hangi ağaç sensin, ya da bir anahtarı seç sana kişiliğini söyleyeyim’ gibi testlerin de psikoloji ile hiçbir alakası yoktur. Bizler çözümlerimizi bilimsel temelde gerçekliklere dayandırır, bu manada çözüm sürecinde kesinlik kazanmış gerçekçi testler uygularız.
3. En önemlisi psikologlar sanıldığı üzere terapilerde sadece konuşma yapmazlar. Bizlerin uygulamış olduğu özel ve yine bilimselliğe dayalı teknik ve yöntemler vardır.
Kimsenin sahip olduğu üne aldanarak, kendi ruh sağlığınızı tehlikeye atmayın. Kişinin almış olduğu eğitimi muhakkak sorgulayın. Herkes psikoloji ile ilgilenebilir, buna hiç kimse karşı çıkmaz ancak konu insan sağlığı olduğunda işin rengi değişir. Siz siz olun işin rengini kaçırmış kişilere güvenmeyin ve kendinizi teslim etmeyin. Çünkü ruh sağlığı hafife alınamayacak kadar önemlidir ve unutmayın siz değerlisiniz...
Bir dahaki yazıya kadar hoşça, sağlıkla kalın.
Kübra Keçeci
(instagram: kubraakececii)