Herkese Merhabalar,
Dünya’nın neresinde olursak olalım evim dediğiniz yer, içinde somut bir şekilde içinde oturduğumuz değil, köklerimizin ait olduğu topraklardır ve o topraklar uğruna can vermiş her vatan evladı bizlerin de evlerinden uğurlanır, acı haberleri kalplerimizde derin yara açar. O yüzden konuya başlamadan hemen önce, kaybettiğimiz tüm aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan acılı ailelerine sabırlar diliyorum.
Sizlere bu yazımda oldukça yaygın bir hastalık türü olan panik bozukluktan bahsetmek istiyorum.
Panik bozukluk, tekrarlayan ve ne zaman olacağı tahmin edilemeyen panik ataklar ile karakterize edilen rahatsızlık türüdür. Genellikle aniden başlar ve dakikalar içerisinde zirveye ulaşarak kişide yoğun korku ve rahatsızlık hissi yaratır. Geçirilen atakların belirtileri arasında; çarpıntı, baş dönmesi, bayılacak gibi hissetme, nefes darlığı, terleme, titreme, ölecekmiş gibi hissetme, soluğun kesilmesi, kendinden ve gerçeklikten kopma hissi, göğüs ağrısı, göğüste baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak gibi hissetme, uyuşma, üşüme ve/veya ateş basmaları bulunmaktadır.
Panik bozukluğun nedenleri kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Bunlar arasında bastırılan duygular, genetik faktörler, stres, çocukluk travmaları ve travmatik olaylar, farklı bir psikolojik rahatsızlığa sahip olma gibi nedenler hastalığa sebebiyet verebilir. Ataklar tedavi edilmediği takdirde, kişinin hayatını sosyal, hatta ekonomik hayatını olumsuz yönde etkileyerek, hayat kalitesinin düşmesine sebebiyet verebilir. Bu olumsuzluklar arasında, alkol kullanımı, okul çevresinde yaşanan sorunlar, işi kaybetme, aile hayatında problemlerin ortaya çıkması, diğer fobik durumların gelişmesi ve gelişen fobik durumlar nedeniyle sosyal hayatın kısıtlanması ve başka psikolojik sorunların gelişmesi sayılabilir. Örneğin, kişinin ataklar sebebiyle dışarı çıkmak istememesi, mümkün olduğunca kendisini güvende tutmak istemesi sebebiyle sürekli evde kalması, arkadaşlarıyla görüşmemesi, işe gitmemesi, etkinliklere katılımın azalması gibi durumlar yaşanabilir. Kişi böyle durumlarda kendisini sosyal hayatından uzaklaştırdıkça üzgün, çaresiz, mutsuz hissedebilir ve bu da, depresyon veya farklı fobik durumların, psikolojik rahatsızlıkların gelişimine zemin hazırlayabilmektedir.
Bundan dolayı gecikmeden psikolog/psikiyatr’dan profesyonel destek almak önemlidir. Bu noktada, sadece panik bozuklukta değil genel olarak psikolojik rahatsızlıklarda psikolog ünvanını veya buna yakın ünvanları kullananları değil, gerçek psikolog ve psikiyatrları tercih etmeniz ruh sağlığınız açısından fayda sağlayacaktır. Çünkü yanlış müdahale, sizi çok daha yanlış sonuçlara götürebilir.
Sağlıcakla kalın,
Psikolog Kübra Keçeci